Necip Hablemitoğlu’nun hazırladığı bu önemli çalışma Şubat 2020’de yayıma girmiştir. Eser, II. Dünya Savaşı’nın Hitler saldırganlığı ve Stalin acımasızlığını belgelerle ortaya koymaktadır. Kırım’ı işgal eden Rusya’nın geçmişteki ilgilerinin ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır.
Kırım ve Kırım Türkleri
1783’ten itibaren Çarizm’in egemenliğinde olan Kırım, 1917 Rus İhtilâli’nden itibaren 1941 yılına dek Sovyetler Birliği yönetiminde kalmıştır. Kırım’da açlık yılları (1921-1922) Bu dönemde hayatını kaybedenlerin sayısı 100.000’in üzerindeydi.
1926’da yapılan sayımda 714 bin olan Kırım nüfusunun %25’inin Türkler teşkil ediyordu. Kırım’ın idari makamlarının Türklerin eline geçmesi ve bunların ırkdaşlarına altın yıllar yaşatması üzerine imha hareketinin üçüncü perdesi açılmıştır.
1927 yılı sonunda başlatılan burjuva milliyetçisi tasfiyesinde Veli İbrahim kurşuna dizildi ve onun 725 kişilik kadrosu sürgüne gönderildi. Arkasından 3.500 kadar Türk aydını daha kurşuna dizildi veya sürgüne gönderildi.
Alman işgalinde Kırım Türkleri (1941-1944)
29 Ekim 1941 günü Karasubazar kentinde tüyler ürpertici bir olay cereyan etmiştir. Bolşevikler geceleyin Lunarçarski Caddesi’ndeki şehir hastanesini yaktılar. 220 yatağı olan bu hastanede 36 hasta diri diri yanmıştır. Karasubazar’dan çekilen NKVD kıtaları sokaklarda rastladıkları herkese ateş ediyordu. Yalta’da NKVD idaresi, 4 Kasım 1941’de şehri tahliye ederken hapishanedeki bütün mahpusları kurşuna dizmiştir. Almanların Kırım’a girmesiyle Kırım’da Sovyet hâkimiyeti 4 Kasım 1941’de son bulmuştur.
Hitler Almanya’sının Kırım’ı Türklerden temizleyerek oraya Almanları yerleştirmek istedikleri Nürnberg Mahkemeleri esnasında tespit edilmiştir. Almanlar işgal ettikleri bölgelerde bilhassa Ukrayna ve Kırım’da işlerine yarayacak kadın erkek binlerce genci doğu işçisi adı altında fabrikalarda çalıştırmak üzere Almanya’ya esir olarak sevk etmiştir. Yüzlerce Türk’ü komünist zanlısı olarak kurşuna dizdiler.
Kızılordu birlikleri Almanların gelmesiyle Kırım’ı terk ederken dağlık bölgelerde çeteler bırakmıştı. Bunların vazifeleri; Alman kuvvetlerini yıpratmak ve Kırım’ı devamlı olarak bir anarşi ortamı içinde tutmaktı. Dağ köylerine baskınlar yapmak suretiyle yiyecek temin ediyorlar, hatta köylülerden bazılarını dağa kaldırarak Kırım Türkleri ile Almanlar arasında suni ihtilâflar yaratmaya çalışıyorlardı.
Alman ordusu Kırım’a girdikten sonra Akmescit şehrinin resmi dairelerinden birinde Stalin hükümetinin daha 1941 sonbaharında Kırım Türklerini tüm olarak Kazakistan’a sürgün etme niyetini ortaya koyan bir belgenin ele geçirildiği bilinmektedir.
Kırım’da 1944 katliamı
Kızılordu birliklerinin Kırım’a hücumu 8 Nisan 1944’te başlamıştır. 18 Nisan 1944’te sadece Akyar Almanların elinde kalmıştı. Almanlar savaşarak Kırım’dan çekiliyorlardı. Başta Akmescit olmak üzere Kırım şehirleri, iki tarafın topçu ateşiyle harabeye dönmüş, halk korku içinde perişan şekilde Kızılordu’nun girişini seyrediyordu.
Kızılordu işgalinin ilk iki haftası en şiddetli tedhiş zamanları idi. Almanlarla iş birliği yaptığı tespit edilen Türkler, ordu komutanlarınca derhal ölüme mahkûm edilmişti. Cadde ortasında yapılan toplu kurşuna dizmeler, ağaçlarda ve telefon direklerinde sallanan cesetler dünyanın dikkatini çekmeye yetiyordu.
Kırım’ın Ruslaştırılması,
*Kültür yoluyla tasfiye,
*Yok ederek tasfiye
*Cebri sürgün yoluyla tasfiye,
*Harici cebri sürgün yoluyla tasfiye şeklinde yapılmıştır.
Ruslar, II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Kırım Türklerini askere almışlardı. Ruslardan kurulu subay kadrosu, bütün Rusya Türklüğünden teşkil olunan birlikleri daima ön saflara sürüyordu. Bu konuda en iyi cevabı Alman yazarlardan biri vermiştir.
“Ruslar, Stalingrad’da (23 Ağustos 1942-02 Şubat 1943) Alman topçusu önüne sürerek Türk ırkını yok etmeye çalıştılar”
19 Şubat 1954 tarihli Kırım Eyaletinin RSFSR’den çıkarılarak Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Terkibine İthal Kararnamesi uyarınca Ukrayna Cumhuriyeti’ne hediye edilmiştir.
Kırım Türk halkı, 18 Mayıs 1944’te Stalin’in acımasız emriyle bir günde binlerce yıllık vatanlarını kundaktaki bebeklerden yaşlılara kadar bilinmeyen yerlere götürmüşlerdir.
Kitabın değişik bölümlerinden yaptığım alıntılar konunun ne kadar geniş boyutlu olduğunu göstermektedir. Tavsiye edilir.