El Kaide ve DAEŞ, iki küresel terör örgütüdür. Afrika’da etnik ve dini çatışmaların, ekonomik sorunların ve sosyal huzursuzlukların var olduğu ülkeleri seçer ve buralarda yeşermeye çalışır.
DAEŞ Bağlantıları
2015’te Suriye ve Irak’ta DAEŞ’e katılan 100 ülkeden toplam 30 bin teröristten 4 bin 700’ü eski Sovyet ülkelerindendi ve bunların çoğu örgüt tercihleri El Nusra Cephesi ve DAEŞ olmuştu.
Sadece Rusya’dan katılan “Atlantikçi cihatçılar”ın sayısı 2 bin 400 kişiydi ve büyük kısmını Kuzey Kafkasya kökenliler oluşturuyordu. Aynı yıl Rusya’da, Suriye ve Irak’taki savaşçı gruplara katıldığı için hakkında soruşturma açılan kişi sayısı 889 civarındaydı.
DAEŞ saflarına eski Sovyet coğrafyasından katılanlar, bu bölgelerde örgütlü “Kafkasya Emirliği” ve Horasan Vilayet örgütleri ile bağlantılıydı. “Kafkasya Emirliği” ilk dönemlerde El-Kaide’ye bağlıydı ve DAEŞ liderine biattan uzaktı. Bu nedenle Suriye’deki iç çatışmalar başladığında örgütün militanları El Kaide kökenli gruplarla birlikte hareket etti.
Aynı dönemde “Horasan Emirliği”ne katılanlar, Orta Asya ülkelerindeki Özbekistan İslam Hareketi, “İslami Cihat” gruplarıydı ve bu grup mensupları DAEŞ lideri Ebu Bekir Bağdadi’ye biat etmekte zorlanmadı.
Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesi, Afganistan, Pakistan ile İran Türkleri’nin de yer aldığı savaşçı grupları, Suriye ve Irak’ta savaşa fiilen katıldılar. Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan’dan Suriye ve Irak’taki çatışmalara katılanlarla ilgili batı kaynaklarına göre, 2 bin 46 savaşçı, adı geçen ülke kaynaklarına göre 4 bin civarında savaşçının DAEŞ’e iştirak ettiği iddiası mevcut.
Afrika’ya yöneliş ve Boko Haram
Esasen Afrika, terörizmin güvenliği tehdit ettiği bir kıtadır. Irak ve Suriye’de 2016 yılından itibaren zayıflama sürecine girmiş olan DAEŞ, ağabeyi El Kaide ile birlikte, yeniden dirilişini Orta Afrika’da seçmiştir. Günümüzde Vekâlet Savaşlarının en güzel örneğini Sahraaltı Afrika’da görebiliriz.
Ebubekir Şekau liderliğindeki Boko Haram, Nijerya ve çevresinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Örgüt, DAEŞ’ten aldığı destekle 2022 yazından itibaren Afrika’da halifeliğin yeniden kurulabileceğini dile getirmiştir.
1996’da Bin Ladin’in Sudan’dan ayrılınca El Kaide, kıtadaki radikal İslamcı gruplarla iş birliğini arttırmış, ABD’nin Kenya ve Tanzanya büyükelçiliklerine düzenlediği bombalı saldırılar sonrasında kendini ispata çalışmıştır. Saldırılar El Kaide’nin dünya çapında sesini duyurmasına yetmiştir. Gerek El Kaide gerekse DAEŞ arasında Afrika’daki diğer İslâmi terör örgütlerini kendi saflarına çekme yarışı başlamıştır.
Vekâlet Savaşları[1]
Böyle olunca da Vekalet Savaşı, bu iki büyük küresel örgütün yerel milisleri ve radikal grupları kullanmasıyla şekillenmiştir. Her iki örgüt de stratejik olarak birbirlerinin etkili olduğu bölgelerde üstünlük sağlamaya çalışmakta, bu da yerel halk arasında büyük bir güvenlik sorunu yaratmaktadır. Mali, Burkina Faso ve Nijer gibi ülkelerde meydana gelen saldırılar, yerel yönetimlerin ve uluslararası güçlerin güvenlik kapasitelerini aşmakta ve bölgede kaos ortamını derinleştirmektedir.
Silahlı gruplar arasındaki yoğun çatışmalar,
**Bölgenin güvenlik dinamiklerini daha da karmaşık hale getirmekte,
**Gruplar arasındaki rekabeti körükler,
**Etnik çatışmaları daha da derinleştirir,
**Bölgenin sosyo-ekonomik yapısına da ciddi zararlar verir.
Bu çatışmalar ve belirsizlik ortamı, bölgesel kalkınmayı olumsuz yönde etkilerken, Afrika’nın giderek küresel terörizmin yeni ağırlık merkezi haline gelme durumu daha da belirgin bir hal almaktadır. Terör örgütleri arasındaki bu savaş, bölgedeki güvenliği tehdit etmeye devam ederken, uluslararası toplumun müdahale çabalarını da karmaşık hale getirmektedir.
Bu nedenle Sahraaltı Afrika'da kalıcı bir çözüm için sadece terörle mücadele değil, aynı zamanda bölgesel kalkınma, siyasi istikrar ve yerel dinamiklerin göz önünde bulundurulması gerektiğinin bir kez daha altı çizilmelidir.
Türkiye’nin PKK ile mücadelesi bu yönde yapılmış ve sonuç alınmıştır. Bölge halkının kazanılması çok önemlidir.
[1] Huriye Yıldırım Çınar, 22.09.2024 tarihli ve “Sahraaltı Afrika’da Küresel Terör Örgütlerinin Vekalet Savaşı: El Kaide vs. DAEŞ” başlıklı yazısından alınmıştır.