Geçen yıl yapılan Mayıs 2023 seçimlerinden sonra ikinci defa hazine ve maliye bakanlığına getirilen Sn.: Mehmet Şimşek aradan geçen 15 aylık süreden sonra geldiğimiz noktada halk tarafından beğenilmemeye başladı. Ancak içinde bulunduğumuz ekonomik ortam göz önüne alındığında geçmişte uygulanan yanlış para politikalarında uzunca bir süre ısrar edilmesi ve bu yanlış kararlardan geç dönülmesi nedeniyle ekonominin başına kim gelirse gelsin durum aynı olacaktır.
Ekonomide bozulan dengenin tekrar yerine gelmesi, uzun ve son derece zor bir gelişmedir. Çünkü, ekonomi bir bilim dalıdır ve kendine has ispatlanmış teoremleri mevcuttur. Ülke yönetilirken ekonomi bilimini uygulamamak çeşitli sorunlara yol açacak ve oluşan sorunların çözümü de kolay olmayacaktır.
Sn. Mehmet Şimşek, bildiğim kadarıyla iyi bir finansçıdır. İngiliz vatandaşı olduğunu hepimiz biliyoruz ve yabancı finans kurumlarıyla yakın ilişki içindedir. Zaten son seçimlerden sonra göreve getirilme nedeni eksi değerde olan merkez bankası rezervlerimizin yükselmesi için yabancı kaynaklardan ülkeye döviz girdisi sağlaması içindir.
Göreve gelir gelmez bundan böyle rasyonel (akılcı) para politikası izleneceğini ilk demecinde vermişti ve dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan, dünyada hiçbir bilim insanı tarafından benimsenmeyen, dünyada hiçbir iktisat kitabında yer almayan düşük faiz yüksek kur sisteminden keskin bir U dönüşü yaparak faizleri yükseltmeye başladı ve %8,5 olan politika faizini bir yıl içinde %50 ye kadar yükseltti. Son dört aydan bu yana ise politika faizleri sabit kaldı. İktisat kuralları gereği faizler yükselirken enflasyon düşmesi gerekir ama bize maalesef geçmişte uygulanan yanlış politikalar sebebiyle yükselmeye devam etti. Ayrıca Sn. bakan dövizde müdahalenin olmayacağını ve kendi haline bırakılacağını açıklamasından sonra bir yıl zarfında enflasyonla beraber döviz kurları da yükselme eğilimine girdi. Yani beklentiler olumsuz çıktı ama başka yapılacak formül kalmamıştı denebilir.
Bu arada merkez bankası rezervlerimiz eksi değerini korumaktaydı ve çözüm bulunması gerekli idi. Bunun üzerine Sn. Bakanımız yurt dışı gezilerine başladı ve tahminen finans çevrelerine döviz kurlarını sabit tutacağını sözünü vererek yabancı paranın ülkeye girmesi için çaba gösterdi ve son dört aya gelinceye kadar eksi bakiye veren merkez bankası rezervlerimiz içinde bulunduğumuz 12 Ağustos haftasında swap dahil brüt 148 milyar dolar kadar yükseldi. Bu arada Suudi Arabistan’a olan ve koşulları belli olmayan 5 milyar dolar swap borcumuzu ödedik ve yurt içi bankalarla swap anlaşması yapmamaya karar verdik. İlk bakışta merkez bankası rezervlerimizin swap dahil brüt 148 milyar dolara kadar yükselmesi başarıdır ancak gelen paranın bir kısmımın sıcak para veya carry trade yöntemiyle olduğu unutulmamalıdır. Yani bir müddet sonra geldiği gibi geri dönecektir. Carry trade yönteminde yabancı yatırımcı döviz olarak getirdiği parayı en az %50 faizle TL ye çevirip bir bankaya yatırmakta, vade sonunda aldığı %50 faizle birlikte tekrar dövize çevirerek yurt dışına götürecektir. Yani bu durumda biz dövize %50 faiz vermiş oluyoruz.
Bir diğer konu da döviz kurlarının uzun süre yatay seyretmesinin turizm sektörü ve ihracat işletmeleri açısından oluşturduğu olumsuz gelişmelerdir. Bu iki sektörde de yaşadığımız yüksek enflasyondan dolayı girdi maliyetlerinin sürekli artmasına rağmen gelir kalemlerinin sabit kalması ve işletmeleri karlarından fedakârlık yapmaları hatta zararına çalışmak durumunda kalmalarıdır. Yaşanan bu olumsuzluklar nedeniyle bazı işletmeler işçi çıkararak küçülmeye gitmekte bu da hem üretim azalmasına hem de işsizliğin artmasına yol açmaktadır. Daha da ötesi iflas ve konkordatoların arttığı bir dönem yaşıyoruz.
Öte yandan enflasyonun sebeplerinden bir olan iç talebi yavaşlatmak amacıyla uygulanan sıkı para politikası nedeniyle özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşların alım gücünün iyice düşmesidir. Sıkı para politikası tedavüldeki para miktarını kontrol altına alarak halkın harcamasını kısıtlamak suretiyle arz ve talep kanunu gereği talep azalmasından dolayı fiyatların düşmesini sağlamak için uygulanan doğru bir sistemdir ama zaten halkın yaklaşık %80 i geçim sıkıntısı çekmektedir.
En önemli konu ise maaş ve ücretlerin enflasyonu arttıracağı kanaatiyle verilen artışların yetersiz kalması sonucu çalışan halkın neredeyse yarısının açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılmasıdır. Açlık sınırının 20000 TL’yi aştığı bir ekonomik ortamda en düşük emekli maaşının 12500 TL ye yükseltilmesi, diğer emeklilere de ocak haziran dönemi enflasyon oranı olan %24,73 artış verilmesi, asgari ücrete zam yapılmaması kabul edilemez. Aslında verilen zam değil enflasyon farkıdır.
Enflasyon koşuna gelince kâğıt üzerinde de olsa, baz etkisiyle de olsa, TÜİK in hesaplamalarında baz aldığı gerçekten uzak fiyatlarla da olsa yıllık olarak düşme eğilimine girmiştir. Aylık enflasyon ise haziran ayına göre temmuzda iki kat artmıştır. Orta vadeli planda öngörülen %38 lik yıl sonu hedefinin tutması son derece zordur. Çünkü son yapılan ve yüksek oranlı olan akaryakıt, elektrik ve doğalgaz zamları kullandığımız her ürünün fiyatının artmasına sebep olacaktır. Ayrıca gazpromun doğalgaza tekrar zam istemesi, Ortadoğudaki olaylar nedeniyle oluşabilecek petrol krizi ve yeni bir göç dalgası da hesapları alt üst edebilir.
Yukarıda Sn. Mehmet Şimşek yönetiminde oluşan ekonomik gelişmeleri anlatmaya çalıştım. Bir de halkın Mehmet Şimşek için düşündüklerine bakacak olursak;
Metropol Araştırma'nın Türkiye'nin Nabzı Temmuz 2024 araştırmasına göre Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in beğeni düzeyi yüzde 17,3'te kaldı.
"Mehmet Şimşek'i beğeniyor musunuz" sorusuna "beğenmiyorum" yanıtı verenlerin oranı ise yüzde 60,2 oldu. "Ne beğeniyorum ne beğenmiyorum" yanıtı verenlerin oranı yüzde 3,8 olurken, "tanımıyorum" diyenlerin oranı yüzde 15,0, "fikrim yok, cevap yok" diyenlerin oranı yüzde 3,7 olarak kayıtlara geçti.
Anket sonuçlarının, 14 Mayıs 2023 milletvekili seçiminde oy verilen partiye göre dağılımına bakıldığında, Cumhur İttifakı'nın iki ortağı AKP ve MHP'nin seçmenlerinin de çoğunluğunun Mehmet Şimşek'i beğenmediği ortaya çıktı.
AKP seçmenlerinin sadece yüzde 26,2'i Şimşek'i beğenirken, beğenmeyenlerin oranı yüzde 40,6, ne beğeniyorum ne beğenmiyorum diyenlerin oranı yüzde 5,3, tanımıyorum diyenlerin oranı yüzde 23,8, fikrim yok, cevap yok diyenlerin oranı yüzde 4,1 oldu.
Şimşek'i beğenmeyenlerin oranı; CHP seçmenleri arasında yüzde 72,9, MHP seçmenleri arasında yüzde 51,4, İYİ Parti seçmenleri arasında yüzde 77,8, Dem Parti seçmenleri arasında yüzde 77,2 oldu.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar