SON DAKİKA
reklam
reklam

2. Trump Dönemine Doğru

Köşe Yazarı: HASAN BİRGÜL   Eklenme Tarihi: 23 Aralık 2024, Pazartesi - 10:23   Okunma Sayısı:

Saygıdeğer okurlarım, macera dolu Amerika’nın sarı devi Trump 5 Kasım 2024
seçimlerini kazanıp tekrar Amerika Birleşik Devletleri Başkanı seçilmesi uluslararası
alanda pek çok belirsizliği ve tutarsızlığı da beraberinde getirmiştir.
İlk başkanlık döneminde “Büyük Amerika” politikasıyla küresel sistemin alışılmış
düzenini zorlayan ve geleneksel müttefiklik ilişkilerini sarsan Trump, bu kez
uluslararası toplum tarafından hem ekonomik hem de siyasi alanda büyük bir
dönüşümün habercisi olarak okunmalıdır saygıdeğer okurlar…
Uluslararası toplumun böyle bir beklenti içinde olması sadece Trump’ın yeniden
başkanlık koltuğuna oturmasından değil, ilk döneminde uyguladığı politikaların
etkilerinden ve seçim kampanyasında aktardığı yeni vaatlerin bu etkileri daha da
pekiştireceği endişesinden kaynaklanmaktadır.
İlk dönemindeki, tutarsız ilişkileri yüzünden toplum ve gazeteci nezdinde de soru
işaretleri oluşturmaktadır.

Trump’ın ilk başkanlık dönemindeki icraatlarına bakıldığında, uluslararası ilişkilerde
ve iç politikada geniş çaplı etkiler yaratan bir dizi kararlar aldığını biliyoruz.
Bunlara birçok örnek verilebilir. Ama en akılda kalan ve yankı oluşturanı; Paris İklim
Anlaşması’ndan çekilme kararı alması. Trump’ın bu adımı, ABD’nin küresel çevresel
liderlik rolünü sorgulattığı gibi çevre koruma konusunda uluslararası iş birliğini zora
sokmuştur. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nü NATO’yu eleştirerek Avrupa
müttefiklerinden savunma harcamalarını artırmalarını istemiştir. Özellikle; Almanya ve
Fransa bu konuda sürekli eleştiriye ve ABD yaftasına maruz kalmıştır.

2015 yılında İran’la imzalanan nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilerek Tahran’a
karşı sert yaptırımların yeniden uygulanmasına karar vermiştir. Bu karar Ortadoğu’da
yeni sistemsel gerilimlere neden olmuştur. Çin’e karşı ticaret savaşları başlatmış ve
bu doğrultuda söz konusu ülkeye yüksek gümrük tarifeleri uygulamaya başlamıştır.
İsrail’e büyük destek vermiştir. Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden kararı imzalayarak
ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşımıştır. ‘’İbrahim Anlaşması’’ bunun en güzel
örneğidir. Bu anlaşma üzerine ayrı olarak değineceğim...

Trump’ın bu kararına başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere uluslararası kamuoyu
büyük tepki göstermişti. ABD’yi Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması’ndan çekerek
küresel serbest ticaret anlaşmalarına karşı sert bir duruş sergilemiştir. Ayrıca Dünya
Ticaret Örgütü’nü eleştirerek bu kuruluşun reforme edilmesini talep etmiştir. Orta
Doğu’daki askeri varlıklarını çekme karar almıştır. Fakat Trump’ın bu kararı,
Avrupa’da İngiltere ve Fransa gibi müttefikleriyle ilişkilerinde gerilim yaşanmasına
neden olmuştur. Meksika sınırına duvar inşa edilmesini savunmuş ve göçmen karşıtı

sert politikalar uygulamaya başlamıştır. Çok taraflı diplomatik yaklaşımlardan ziyade
tek taraflı eylemleri tercih etmiştir.

Trump’ın ilk başkanlık döneminde benimsediği “Önce Amerika” yaklaşımı, ABD’nin
uluslararası krizlerdeki geleneksel liderlik rolüne yönelik eleştiriler getirmiş ve bu rolü
yeniden tanımlamaya yönelik bir perspektifi bizlere sunmuştur. Söz konusu politikayla
ABD’nin küresel güvenlik yükünü büyük ölçüde üstlenmesi gerektiği anlayışını
reddederek müttefik ülkelerden daha fazla sorumluluk almalarını talep etmektedir. Bu
yaklaşımla Trump, transatlantik güvenlik yapısında geleneksel iş birliği
mekanizmalarını sorgulayan ve yeni bir güç paylaşımı modelini teşvik eden bir duruş
sergilemiştir. Trump bana yük olmayın ne yaparsanız yapın demiyor. Maddi sorun ve
destekle karşıma çıkmanızı yardım dilenmenizi istemiyorum diyor. Trump’ın bu sert
politikalarını ikinci başkanlık döneminde de devam ettirmesi durumunda Ukrayna
Krizi’ne yönelik yaklaşımı, yalnızca bölgesel çatışmanın dinamiklerini değil, aynı
zamanda Avrupa’nın güvenlik mimarisini ve NATO’nun işleyişine ilişkin dengeleri
köklü bir şekilde etkileyerek. Trump’ın bu bağlamdaki politikaları, ABD’nin NATO ile
ilişkilerindeki öncelikleri, Avrupa’nın savunma kapasitesine yönelik yükümlülükleri ve
uluslararası kriz yönetiminde liderlik anlayışını yeniden şekillendirecek bir potansiyele
sahip olduğu değerlendirilmektedir. Böyle bir dönemde Trump’ın liderlik tarzı,
ABD’nin transatlantik ittifak içindeki rolünü yeniden tanımlayarak uluslararası
sistemde yapısal değişimlere yol açması oldukça yüksek görünmektedir. Avrupa
aslında geçmişte yaşadığı tecrübeye dayanarak fobisini tetiklemiş oldu. Dağılmış bir
koalisyon birbirinden habersiz bir AB topluluğu ve karşılarında narsist bir Trump. 
Evet, bol şans Avrupa gerçek trajedi şimdi başlıyor.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam