-II-
Rusya parlamentosu
Parlamentonun alt kanadı Duma’nın Başkanı Volodin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un halk desteğini artırmak için Çin’e gittiğini, diğer ülkelere öğütler verecek kişi olmadığını belirtti.
Duma Başkanı Vyaçeslav Volodin, Rossiya-1 televizyonuna yaptığı açıklamada “Macron’un öğütler vermek yerine Fransa’da yaşananları düşünmesi gerekiyor. Bildiğim kadarıyla şimdi seçim yapılsaydı başka aday kazanırdı. Çin’e de halk desteğini düzeltmek için gitti. Kendi ülkesiyle ilgilenmek lazım” ifadelerini kullanmış.
Bir Fransız’dan…
Eski Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, şu anekdotu anlatmış: “Şi Cinping, diğer ülkelerin liderleriyle buluştuğunda şu soruyu sorar: Fransa’nın nüfusu ne kadar?” Böylelikle, 1,3 milyar nüfusa sahip bir ülkeyi yönettiğini ve bu nedenle Fransa’dan çok daha fazla ağırlığa sahip olduğunu onlara hatırlatmış.
Bize göre
Şi-Cinping’in ülkesinin nüfusunu hatırlatarak Fransa’yı sinek gibi görmesi çok ilginç. Kanuni’nin Fransuva’yı küçük görmesiyle eş değer. Biz yine de küçük görmeyelim, ancak Macron’un Çin ile Pasifik’te denge kurma isteği ortaya çıkıyor.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ülkenin liderliğine üçüncü kez seçilmesinin ardından ilk görüştüğü liderin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olması ve Ukrayna krizine yönelik bir ‘barış planı’ sunması Avrupa’dan Asya Pasifik’e yapılan ziyaretleri artırmış görünüyor.
Mart sonunda İspanya Başbakanı Pedro Sanchez Pekin’e yaptığı ziyarette verdiği mesaj "Başkan Şi'yi barış planını Ukrayna hükümetinden ilk elden öğrenmesi için Devlet Başkanı Zelenskiy ile görüşmeye teşvik ettim" şeklinde olmuştur.
Fransa ile Çin arasında havacılık, sivil nükleer enerji, yeşil kalkınma, bilimsel ve teknolojik yenilik alanlarında iş birliğine, Çin-Fransa karbon nötrlük merkezi inşa etme ve ortak yetenek eğitimini güçlendirmeye dair bir dizi anlaşmalar imzalandı.
Sözün özü Şi’nin Moskova ziyaretinde batı, Çin’in Rusya ile ilişkilerinin kolay kolay bozulmayacağını görmüştür.
AB kurumsal olarak ABD ile
Kurumsal olarak Avrupa Birliği Amerika'yla hareket ediyor gibi gözüküyor. Ancak bireysel olarak bu birliği oluşturan ülkelerin dış politikaları bunu göstermiyor. Almanya Çin ile ilişkilerini geliştirmeye devam ederken Fransa bunu görmezden gelmek istememiştir.
Fransa, 15 Eylül 2021 tarihinde Avustralya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa arasındaki Üçlü Güvenlik Paktı (AUKUS) ile Pasifik’ten dışlanmış olsa da Rusya ve Çin ile yakınlaşmasını sürdürme isteği görülmektedir. Fransa Rusya’yla da ilişkileri belli bir seviyede tutmaya ve Ukrayna savaşı boyunca arabuluculuk rolü üstlenmeye çalışmıştır.
AB içinde pek de sevilmeyen bir konuma düşen Macron, AB’yi kıskandırmak istercesine Çin’le, Asya Pasifik’te bir denge kurma arayışı içerisine girmiştir. Bu şekilde de Çin üzerinden ABD’ye mesaj vermek istemektedir.
Diğer yandan AB, ABD için kendi çıkarlarından vaz geçmek istememektedir. Bunun en büyük zararını kuzey hattının devre dışı kalmasıyla Almanya görmüştür.
Hesapların farklı dengeler üzerine yapıldığı nasıl da belli, değil mi?