Çambükü köyü… (Amasya-Taşova)
Elimizden ağaçlarımızı aldılar, tarlalarımızı aldılar… Bu ağlayan sesler “Boş bulduğunuz her yeri ekin” diye talimat verilen insanların sesleridir. 20 yılda yetiştirdikleri ceviz, limon ve kiraz ağaçları iş makinalarının acımasız kıskacında yok ediliyor.
Verimli topraklar OGS (Organize Sanayi Bölgesi) için, konut yapımı için, ote açmak için heba ediliyor. Neden daha yamaçta ve taşlık bir arazide yapılmıyor? Gebe inekler kesime gönderiliyor, hayvancılık bitiriliyor. Arıcılık gelişme gösteremiyor. Denizler kirletiliyor, hava kirliliği oranı alt seviyelere çekilemiyor. Ege ve Akdeniz sahillerimiz resmen talan ediliyor.
Ağaçlar kesiliyor, yangınlar çıkarılıyor.
1.Neden böyle davranılıyor?
2.Şimdiye kadar yangın çıkaranlar hep yakalandı denildi; ama halen cezaevinde mi, dışarıda mı belli değil.
Kadın cinayetleri
Şimdiye kadar bu konuyu “Unutulacaklara Bir İlâve Daha” başlığıyla çok yazdım; ama ben yazdım ben okudum. Hatta ülkemizde konusu ne olursa olsun toplantılara gereksiz yüklemeler yapıldığını, toplantıya katılanların esneme sınırlarının gayet kısa olduğunu ve “Kararlılıkla” sözcüğü de eklenerek her türlü tedbirin alındığını unutmayalım.
Devletin yasaları vardır. Failler bir yerlerden güvence almasalar cinayet işlemeye devam edebilirler mi?
Şeref kavramı
Sokaktaki vatandaşların bile konuşmalarında yer bulan bu sözcük, olağan bir şeymiş gibi kullanılıyor “Lan şerefsiz”…
Siyaset arenasında da çok sarf edilen sözcük “şerefsiz” sözcüğüdür. İktidar ve muhalefet milletvekillerinin birbirlerine yönelttikleri şerefsiz sözcüğü, ettikleri yeminle ters düşmüyor mu? Bu söz çoğu kişiyi tahrik eder, kanını beynine sıçratır. Meclis’te de gördük sonucu…
Konuşma özürlü toplum
Konuşma özürlüyüz, bunu peşinen kabul etmeliyiz. Hele bazı insanlar akım derken kaşım deyince, bazıları siyasi nutuk atmaya kalkışınca hır çıkıyor. Sokakta, ailede, okulda ve hatta TBMM’de bile derdimizi konuşarak anlatamıyoruz. Saçlar hemen dikiliyor, ağızlar bozuluyor.
İş yaralamaya veya cinayete kadar gidebiliyor.
Trafikte
Çözümü gayet sıkıntılı olan bir trafik sorunumuz var. Eğer radikal tedbirler alınmazsa daha da karmaşık yapıya hatta şiddete dönüşeceği kaçınılmaz olacaktır. Avusturya’da aşırı hız yapanların araçlarının açık arttırmaya çıkarılacağı haberleri basında yer aldı. Bizim ülkemizde de uygulanması mahzur teşkil eder mi?
Trafik polisinin alkollü yakaladığı adam, gayet lâubali konuşmalar yapabilir mi? Bu cesareti kimden alıyor? Polis üstüne gitse arkasından milletvekiline kadar ulaşan bir kollayıcı kitle çıkıyor.
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” tehdidi her zaman olabiliyor. Bu ülkede görev yapmak ne kadar zor, değil mi? Polis suçlunun üstüne gitmeye kalksa soluğu doğuda alıyor.
Tarikatin gücü mü oy beklentisi mi?
Bir vakfın onursal başkanı kızını çocuk yaşta evlendirmiş, konu açığa çıkınca büyük tepkiler olmuştu. Kız çocuğu olmak Peygamber öncesi devirde diri diri toprağa gömülmek demekti. Geçen 1400 yıl sonra yine kız çocukları gündemde. Cinayete kurban giden kadınlar, dövülen yaşlı nineler, sözüne itibar edilmeyen anneler…
Ne yazık ki bazı tarikatlerin din düşüncesi yerine başka düşüncelere hatta ahlaksızlıklara yöneldiği görülmektedir. Belli ki bunlar da bir yerlerden destek buluyorlar. İran gibi ülkede kadınlar ölüme meydan okurken bizdeki hale bakın!
Devlet vakıflara büyük yardım yapıyor, ama hesap sormuyor. Bu vakıfların da ülke ekonomisine bir katkıları yok. Kadını sadece evlenilecek, nikâh kıyılacak, evde annelik yapacak bir varlık olarak görüyorlar. Türkiye’yi yurt dışında temsil eden nice kadınımız, bilim insanımız varken kadını eve bağlayan bu acımasız zihniyeti bir kez daha sorgulamalıyız.