SON DAKİKA
reklam
reklam

SEVİNMEK

Köşe Yazarı: FATİH ŞENER   Eklenme Tarihi: 7 Mayıs 2024, Salı - 15:01   Okunma Sayısı:

Yaşıtlarımızla oynadığım oyunlar, kendi ellerimle yaptığım oyuncaklar, annemden gördüğüm sevgi, iyice acıktığımda yediğim yemek, babamın arada sırada da olsa beni öven sözleri, baharla kırları donatan çiğdemler, dere kenarlarında açan menekşeler, bizim köylünün “koyungözü” adını verdiği papatyalar, baharla dünyaya gelen ilk kuzumuz, yaylaya gidişler, yayla yollarında ünlenen türküler, yeşeren ekinler, dövüldüğünde çokça ürün aldığımız buğdaylar, düğünler, düğünlerde çekilen halaylar, o yaşta bile gönül koyduğumuz birinin bize bakarken yakaladığımız gülüşü, gurbette olan çok sevdiğimiz birinin sılasına dönüştü.  Her biri sevinç nedeniydi çocukluk günlerimde. 

      Bahar bir başkaydı bizim oralarda. Dağların başında hala kar olsa da çayırlar yürürdü aşağılarda ve ekinler boy verirdi tarlalarda. Koyunlar ve sığırlar otlanmaya çıkardı meraya. Çok sayıda çobanın çok sayıda sürüsü vardı ve koyunlar da tam da o mevsimde kuzulardı. Kuzular ki ne şirin şeylerdi ve ne kadar değerliydi bizim için. Doğumundan çok çok birkaç saat sonra ayaklanır, annesinin mememesine dayanır ve löpür löpür içine çekerdi ağız sütünü. O süt ki artanı da bizim içindi. Çokça o sütten yapılan yoğurtla, peynirle, çökelekle beslendik biz. Kendi yiyeceğimizi kendimiz yapıyor olmakta başka bir sevincimiz. 

      Köyümüzde aşılı bir tane bile meyve ağacı yoktu çocukluğumuzda. O yüzden hep meyveye hasret taşıdık biz. Eskiden meyveciler gelirdi köyümüze, erkek merkeplerin iki yanına sardıkları denklerle. Çubukdan örme sepetlerin içinde ne bulunmazdı ki: Kaysı mı dersiniz, erik mi. Dut mu dersiniz kiraz mı… Hepsi de vardı. Onlar bize bu meyveleri verir, bizden de tereyağı, peynir, çökelek gibi şeyler alırlardı. Önce dut tüketilirdi çabuk bozuluyor diye. Sonra da diğerleri. Az mı alınırdı biz mi ölçüsüz yerdik bilemem ama o meyveler ne çabuk tükenirdi. Artık o günden sonra Kazovalının bir daha gelmesi beklenirdi. Özlemiş olurduk ya… Kazovalı geldiğünde de o özlemin çokluğunca sevinilirdi…

       Ne çok sevinçlerimiz varmış be! Sevilen şeyler kolayına unutulmuyor mu ne? İnsan, hop onlarla yüzyüze geliyor geriye her döndüğünde. Bakın işte yedili yaşlardan söz ettim yetmişime gelmiş olsam bile; çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan ne kadar çok şey var sevindiğim şeylerin içinde. Öyle değil mi ama? Sizin için de böyle değil mi çocukluk ve ilk gençlik yıllarınıza döndüğünüzde?

     Ne günlerdi be! Yokluk da vardı içinde ama yaşam bu kadar sıkıcı değildi. Her şeyin azı olsa da özü vardı. Her şey kendisi gibi kokardı, katkısızdı, olabildiğince doğadandı. Ekmek ekmek gibi, bal bal gibi, pekmez de pekmez gibiydi. Bal köyümüzden, yağ köyümüzden, un köyümüzden olsa da pekmez Kazova’dandı. Elden gelen kıymetli olurdu ya da az bulunurdu ya annem ekmeğimize azıcık çalardı. Olsundu ama o pekmezlerin ne güzel tadı vardı.

       Ne çok sevinçlerimiz varmış be! Sevilen şeyler kolayına unutulmuyor mu ne? İnsan, hop onlarla yüzyüze geliyor geriye her döndüğünde. Bakın işte yedili yaşlardan söz ettim yetmişime gelmiş olsam bile; çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan ne kadar çok şey var sevindiğim şeylerin içinde. Öyle değil mi ama? Sizin için de böyle değil mi çocukluk ve ilk gençlik yıllarınıza döndüğünüzde?

       İnsan sevinilecek şeyler arıyor yaşadığı her günde. Ol nedenle diyorum ki: “İçinde sizi sevindirecek şeyler olsun her gününüzün, olsa bile sizi yaşamdan bıktıracak denli olmasın hüzün…

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam