SON DAKİKA
reklam
reklam

23 Nisan1920 Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 23 Nisan 2024, Salı - 22:50   Okunma Sayısı:

                                                                            “...Ulusun hal ve vaziyetini derpiş etmek (göz önünde tutmak)

                                                                             ve hukuki sesini cihana işittirmek için her türlü tesir ve

                                                                             murakabeden azade bir ulusal heyetin kurulması elzemdir.”

                                                                             (Mustafa Kemal,  22 Haziran 1919 - Amasya Genelgesi’nden)[1]

 

    Osmanlı Devleti, 1808’den itibaren modernleşme ve uygarlaşma yolunda adımlar atmak istemişse de süregelen toprak kayıpları, isyanlar, yeni kapitülasyon ve borçlanmalar devletin ilerleme zemininde engeller yaratmışlardır.

    Düyun-u Umumiye kararları, Osmanlı Devleti’ni ekonomik vesayet altına almış, Yunan, İtalyan, Balkan ve I. Dünya Harpleri siyasi sistemi çökertmiştir. 18’inci yüzyıl sonlarında Avrupa’yı sarsan iktisadi ve siyasi kavramlar, yaklaşık bir buçuk asır gibi bir zamanda Osmanlı topraklarında etkisini göstermiştir.

 

Mondros ve sonrası

    Mondros Mütarekesi’yle birlikte Anadolu toprakları işgal görmeye başlayınca, Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçmeye karar verir. 8/9 Temmuz 1919 gecesi askerlikten istifa ederek çok sevdiği halkının içine, yani “Sine-i millet”e döner.

    Kongrelerde çoğulcu kararlar alınmasını isteyen tutumuyla ve kurulacak olan yeni hükümetle ilgili olarak, “Hükümet şekli cumhuriyet olacaktır” şeklindeki açıklamaları, yurdun işgal altında bulunduğu bir dönemde kimsenin göze alamayacağı çıkışlardır.

    İngilizlerin sıkıştırmaları sonucu İstanbul hükümeti Mustafa Kemal’in hakkında tutuklama kararı çıkartır ve daha sonra idama mahkum edilmesine hükmeder. Tüm bu olumsuzluklara rağmen mücadele azmi kırılmayan Mustafa Kemal’e, kongreler döneminde bir de suikast olayı tertiplenir ancak gerçekleşmez...

 

İlk Meclis’in açılışına doğru

    Urfa, Maraş, Antep ve Adana’da Fransızlarla çarpışmaların; Düzce’de, Beypazarı’nda İsyanların; Marmara güneyinde Anzavur Ayaklanmalarının başlatılması, Akbaş cephaneliği baskınının kahramanı Köprülülü Hamdi Bey’in şehit edilmesi, 1920 yılının başından 23 Nisan’a kadar geçen yaklaşık dört aylık sürede Heyet-i Temsiliye’nin karşısına çıkan büyük acı ve güçlüklerdir.

    16 Mart 1920’de İstanbul’da Meclis-i Mebusan’ı basan İngilizler tüm Osmanlı milletvekillerini tutuklamışlardır. Mustafa Kemal, olayı şiddetle kınamış ve ülke hakkında alınacak stratejik kararlar için Ankara’da acele bir meclis toplanmasını istemiştir.

 

Ulusal egemenlik

Mustafa Kemal, ulusun bağımsızlığı ve egemenliği konusunda kararlıdır. “…Bundan dolayı hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir… Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demek suretiyle ülke hakkında alınacak kararlarda, ülkeyi yönetme ve dış ülkelerle ilişkileri düzenlemede, iş ve çalışma hayatına yön vermede halkın söz sahibi olmasını ister. Hatta bu inancını annesinin mezarını ilk ziyaret edişinde dahi “Ulusal Egemenlik uğruna canımı vermek benim için vicdan ve namus borcu olsun” demek suretiyle vurgular.

23 Nisan 1920’de Ankara’da dualarla ilk Meclis (Birinci BMM) açılır ve Mustafa Kemal Meclis Başkanı olarak seçilir. Artık Heyet-i Temsiliye dönemi kapanmış, Anadolu’da yeni bir hükümet kurulmuştur.

 

 

Ulusal egemenlik nedir?

    Ulusal egemenlik; milletin kendi kendini idare etmesi, kendine hükümet edecek heyeti seçmesi anlamına gelir. İç görünüşü itibariyle demokratik rejimi yani egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ifade eder. Dış görünüşüyle de milletin özgür ve bağımsız yaşamasını, dışa karşı millet bütünlüğünü ve birliğini belirtir.

    Milli egemenlik teorisinde millet iradesinin ferdi iradelerden ayrı ve farklı bir bağımsız niteliği vardır. Mustafa Kemal’in egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasından anladığı, “Egemenlik denilen kuvvetin, hiçbir sınırlama ve hiçbir bölünme olmayacak şekilde millete aidiyeti” olmuştur.

    “Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması, ancak tam manasıyla milli egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bundan dolayı hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir.” demiştir.

    Dışa karşı millet bütünlüğünün göstergesi ise, siyasi bağımsızlık ile şekillenir. Siyasi bağımsızlık, devletin devletler hukuku tarafından kendisine tanınmış milletlerarası bir yetkidir.

 

Ulusal egemenliğin bayram olarak kabulü

    Ulusal Egemenlik 23 Nisan 1920’de ilan edilmiş, ilk BMM’nin açılışının kutlanması 1921 yılında, Çocuk Bayramı adıyla da 23 Nisan 1927’de Atatürk’ün himayesinde gerçekleşmiştir.

    1935 yılında çıkarılan bir kanunla Milli Hâkimiyet Bayramı şeklinde kabul edilmiştir. 1980 yılında çıkarılan bir yasayla 23 Nisan günü “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak adlandırılmıştır.  

 

Yarınlarımızın büyük adamları sevgili çocuklarımız

    Sevgili Yavrularımız, bu mutlu gününüzü kutluyoruz. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin ve onun özgür halkının mensupları olarak; sevgili Atatürk’ümüzü ve silah arkadaşlarını, destan yazan isimsiz kahramanlarımızı, insanımızın namusu ve vatanımızın bütünlüğü için seve seve canını feda eden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.      

 

[1] Çankaya, Necati, “Atatürk’ün Hayatı, Konuşmaları ve Yurt Gezileri”, İstanbul-1985, s: 38

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam