İstanbul Taksim’de her gün Birleşmiş Milletler orkestrası var. Anadolu’nun farklı kültürlerine sahip çalgıları, insanları, sokak sanatçılarını görmek mümkün. Adadolu’dan saz, Karadeniz’den kemençe, Suriye’den gitar. Suriyeli göçmenler Taksim sokaklarında gitarla inletmeye devam ediyorlar.
Önceden sokakta sadece Türkçe, nadirde olsa İngilizce şarkılar duyardık ama şu anda sokağın her köşesinde eline gitarı alan Suriyelililer arapça şarkılarıyla sokağa renk katıyorlar.
Suriyeli göçmenle yaptığım konuşmada sabahları Aksaray’da hamallık yapıp çalıştığını, akşamları ise Taksim ve civarında gitarla şarkı söylediğini söylüyor. Arap turistlerin çok ilgisi olduğu aşikar. Kendisi bundan çok memnun olduğunu para anlamınla çok fazla bir şey kazanmadığını ama kendi vatandaşlarıyla tanışmanın konuşmanın onu daha çok mutlu ettiğini söylüyor. Bu sayede kendi vatandaşlarımla çok fazla tanışınca kendimi ülkemin sokaklarında olduğunu hissediyorum dedi.
Türkiye’ye ve Türk insanına minnettar olduğunu, dünyanın başka hiçbir yerinde bu kadar rahat olamadıklarını, Türk insanının misafirperverliğinin çok güzel olduğunu söylüyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın en büyük hayranlarından biri olduğunu kendisini bir başkan olarak değil bir abi olarak gördüğünü söylüyor ve duygulanıyor. Avrupa’da ve diğer ülkelerde kendimizi hep bir sığınmacı olarak görüyoruz bize ve bizim gibi göçmenlere saygı duymuyorlar istemiyor hep kötü davranıyorlar belki de Müslüman olduğumuz için ayrım yapıyorlar diyor.
Türkiye bizi kendi vatandaşı gibi benimsedi bize kucak açtı bizi evlerine aldılar. Her yerde olduğu gibi bizde de hoş olmayan insanlar var onları Allaha havale ediyorum dedi. Ben işimde gücümde çalışan bir yere gittiğimde her zaman önceliği Türk vatandaşlarına veren birisiyim. Sizden Allah razı olsun bana ve benim gibi işinde olanlara saygıları var. Benim kimseye zararım yok.
Taksim hayatımda gördüğüm en güzel yer benim için. Burası aynı Birleşmiş Milletler gibi. Farklı ülkelerden farklı mezheplerden dinden inanışlar var. Dilleri inançları farklı ama amaçları aynı eğlenmek. Taksimin ortak dili eğlenmek. Bu yüzden Taksim Taksim diyor.
Diğer tarafta kemençe çalan Ahmet amcanın yanına gittiğimde rakiplerin artıyor ne düşünüyorsun dediğimde. Ben mutluyum herkes ekmeğinde farklı kültürde insanların olması da güzel. Benim açımdan bir sıkıntı yok. Burada herkes kardeş gibi aile şirketi gibi çalışıyoruz. Ben kendime yeten parayı kazandıktan sonra gitar çalan Suriyeli arkadaşımın yanına gidiyorum. Onun yanında çalıyorum onun kutusuna gidiyor paralar. Biz Türküz Karadenizliyiz bizim geleneğimizde komşun açsa sen tok yatamazsın sen çok kazanırken onu es geçemezsin. Bende onunla birlikte çalarak ona yardımcı oluyorum anlaşamıyoruz pek ama ortak dilimiz müzik. O çalıyor ben elimden geldiğince ona eşlik ediyorum. Herkes te mutlu oluyorlar.
Bu esnada saz çalan Hamza amca geliyor yanımıza. Onun düşüncelerini sorduğumda o da aynı şeyleri söylüyor. Bazı günler üçümüz birlikte çalıyoruz tamamen karmaşa oluyor ama herkes çok eğleniyor. Benim tek isteğim Belediyeden şu anda Taksim sokakları yollar baştan yapılıyor bir yapılanma var ama temizlik çok zayıf. Bunu da halledersek Taksim Taksim olacaktır. Çöp toplayan çocuklar geliyor o arada onlar da çorbadan payını alanlardan. İnsanların içtikleri pet şişeleri, kutu içecekleri, karton plastik bardakları alıyorlar. Dans edip para topluyorlar.
Taksim İstanbul’un her şeyi, vazgeçilmezi her yer Taksim gibi olsa. Belediye gece gündüz çalışıyor. Gece 12 de gittiğimde bile işçiler hala çalışıyorlar ‘durmak yok yola devam’ başlığı altında. Farklı insanları bir arada tutmak onların gezme ve çalışma alanlarını daha iyi bir hale getirmek için her şey. Şu anda Taksim traş olan bir çocuk gibi traşı bittiğinde daha güzel bir çocuk olacak Taksim. Sayın Belediye Başkanımıza buradan teşekkürler. Çocuğumuza iyi baktığı için. Kısacası Taksim Taksim.
Editör: UĞUR FARUK YILDIZ
