SON DAKİKA
reklam
reklam

!f İstanbul 2018’de İlk 4 Gün Geride Kaldı

Eklenme Tarihi: 20 Şubat 2018, Salı - 10:00   Okunma Sayısı: 134124

İSTANBUL

Sinema severlerin merakla bekledikleri ve yoğun ilgi gösterdikleri !f İstanbul 2018/ 17. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali   yüksek seyircili ve  film gösterileriyle ilk dört gününü arkada bırakıyor. İkinci haftasında da pek çok önemli filmin seyirciyle buluşacağı festivali sizler için takip etmekteyiz.  Şimdi sizleri bu ilk haftadan derlenen bazı notlarla baş başa bırakalım.

“Türkiye’den Kısalar “ bölümüne yoğun ilgi 

Her yıl merakla beklenen ve son yılda üretilen kısa filmlerden oluşan “Türkiye’den Kısalar “ bölümü kapsamındaki filimler 15-16 Şubat’ta seyirciyle buluştular.

15 Şubat tarihinde  “Gizli Tanık: Vicdan”  ve ” Olağanüstü Hatıralar” derlemelerinde yer alan filmler seyirciyle buluştular . 

Gizli Tanık: Vicdan derlemesinin filmlerinden olan Ayakkabı ve Toprak‘ın yönetmenleri gösterim sonrası seyircilerle sohbet ederken; Ayakkabı’nın yönetmeni Nehir Tuna filmini kendi tecrübelerinden yola çıkarak yazdığını ve kendisi gibi erken yaşta büyümek zorunda kalan çocukları gördüğümüzü ifade etti.  Toprak‘ın yönetmeni  olan Onur Yağız  da bir “gurbetçi” olsa da anadilinin yine de Türkçe olduğunu ve filmde de şahit olduğumuz çocuk gibi kendisinin de anaokulunda yaşadıkları ülkenin dilini öğrendiğini, böylece ailesinin çevirmeni olduğundan erken büyümek zorunda kaldığını seyircilerle paylaştı.

Olağanüstü Hatıralar derlemesinde yer alan Yazın, Russell’s, Ölümlü, Görünmez Kadın, Zigzag, Nedret Bugün Kaybolur ve Dans Eden Kızlar filmlerinin yönetmenleri de seyircilerle gösterim sonrasında sohbetlerde bulundular.

Yazın’ın yönetmeni Sercan Sezgin tatillerini geçirdiği ve büyüdüğü kasabada çektiği filmde kendi anneannesiyle dedesinin oynağını; Russell’s‘ın yönetmenleri Ece Yazıcıgil ve Ilgın Harput filmlerinin adının çok ölümcül bir yılan olan ” Russell’s viper’dan “ geldiğini ve Ilgın’ın rüyasından esinlenerek yola çıktılarını; Ölümlü‘nün yönetmeni Ömer Deniz babaannesiyle yaptığı konuşmalar sonucunda zamanla oynayarak gerçeküstü bir hikaye yaratmak istediğini; Görünmez Kadın‘ın yönetmeni  Lütfü İrdem filminde Zazaca’yı kullanmasının sebebinin kaybolmakta olan bir dil olması ve ana karakter olan kadının ‘görünmez’ olmasının birbirleri içerisinde bir hassasiyet oluşturduğunu; Zigzag‘ın yönetmeni Zeynep Merve Uygun filmini Osmanlı’dan günümüze deniz/tatil anlayışının üzerinden oluşturduğunu; Nedret Bugün Kaybolur‘un yönetmeni Berrak Çolak zamansız ve mekânız bir his yaratmak istediğini ve rüyanın da zaman-mekân, insan ve olayların karıştığı bir alan olduğunu; Dans Eden Kızlar‘ın yönetmeni Zeynep Köprülü çocukluğunda çok ülke ve şehir değiştirmek zorunda kaldığını ve o ayrılık hissini vermek istediğini seyirciyle paylaşırken seyircilerin sorularına da yanıt verdiler.

Festivalin ikinci günü olan 16 Şubat’ta ise, “Duvarın İki Yanı”  ve  “Buz Kesmiş Dünyalar, Atan Kalpler “ derlemelerinde yer alan filmler seyirciyle buluştular.

Duvarın İki Yanı derlemesinin filmlerinden Bıraktığın Yerden, Hükmü Yok, Boğaz ve Kuyuda Başlayan Yolculuk ‘un yönetmenleri seyircilerle sohbet ettiler. 

Benim Annem Cumartesi şarkısıyla tanıştıktan sonra Cumartesi Annelerini araştırmaya başlayan Bıraktığın Yerden’nin yönetmeni olan Volkan Güney Eker filmini yaptığı araştırmalar sonucunda başkaları da görsün ve öğrensin diye yapmak istediğini açıklarken, Hükmü Yok‘un yönetmeni Asya Leman ise  bir pembe kimlik sahibi olarak bir renk atanmasıyla cinsiyetin tanımlanmasından duyduğu rahatsızlıkla yola çıktığını, Boğaz’ın yönetmenleri Fatma Belkıs ve Emre Birişmen İstanbul’un bölünmüşlüğünü yansıtmak istediklerini , Kuyuda Başlayan Yolculuk‘un yönetmeni Mustafa Umut Ay, sivil toplum kuruluşlarından duyduğu bir hikaye üzerinden mültecileri ele aldıklarını açıkladı.

Buz Kesmiş Dünyalar, Atan Kalpler derlemesinde yer alan Fabrika, Yaban, Başka Mevzu ve Ebe filmlerinin yönetmenleri de  hem filmlerini anlattılar , hem de gösterim sonrası izleyicilerin sorularını yanıtladılar. 

Fabrika’nın yönetmeni  olan Batuhan Köksal uzun bir süreci olan filminin onun için bir öğrenme süreci olduğunu; Yaban‘ın yönetmeni Volkan Budak filmine aldığı bir yarışma daveti ile yola çıktığını ve şahit olduğu insanlarla mandaların ilişkisi üzerinden doğa ve kültür çatışmasını anlatma fikriyle ilerlediğini; Başka Mevzu‘nun yönetmenleri  olan Hulusi Nusih Tütüncü ve Bahar Kılıç Adilce filmlerine başta bir öyküyle başladıklarını ama tekrar sıfırdan yazdıklarını; Ebe’nin hem yönetmeni hem oyuncusu olan Ezgi Ay filmindeki ilk ve son doğum hikayelerinin ebe olan annesine ait olduğunu ve bir dayanışma hikayesi anlatmak istediğini filmlerinin gösterimlerinin ardından seyircilere aktarırken, sorulan sorulara da yanıt verdiler. 

 

Emre Erdoğdu’nun  festivallerde  yarışan filmi “Kar”  İstanbul galasını başlayan 17. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde yaptı

Emre Erdoğdu’nun yazıp yönettiği ve başrollerini Hazal Ergüçlü, Ozan Uygun ve Halil Babür’ün paylaştığı  24. Adana Uluslararası Film Festivali ila, 54. Ulusal Yarışma  gibi bir çok festival ve yarışma imkanı bulan “Kar” filmi aynı zamanda 17. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin bu yıl ilk kez verilecek !f Yeni Seyirci Ödülü için  de yarışmakta. 

 “Kar”, İstanbul galasını 15 Şubat Günü  akşamı yaptı. Cinemaximum City’s’de yapılan gösterime, yönetmen Emre Erdoğdu’nun yanı sıra oyuncuları Hazar Ergüçlü, Halil Babür, Serhat Parıl, Doğaç Yıldız, yapımcısı Emine İzmir, görüntü yönetmeni Ercan Küçük ve kurgucusu Ayris Alptekin de katıldılar.

“Sinemanın cahil cesaretine ihtiyacı var”  diyerek izleyenlerine filmini anlatan Emre Erdoğdu, yaptıkları filmin bir ekip işi olduğunu belirti. İzleyiciden gelen filmin ana karakteri Müzeyyen’in nasıl yaratıldığı sorusuna ise  “Müzeyyen bütün kadınlardan çıktı” yanıtını veren yönetmen Emre Erdoğdu, filmin adının neden ‘Kar’ olduğunu soran  bir izleyicisine de “Ali karakteri Bolu’da yaşadığı için kar onun için huzur anlamına geliyordu ama Antalya’da yaşayan kar görmemiş Müzeyyen için başka… Onlar arasındaki farklılığı gösterebilmemin yoluydu kar benim için”  yanıtını verdi. 

“Kar”ın senaryosuna 6 sene önce başladığını ve aslında bu hikâyeyi ikinci filmi için kurguladığını belirten Erdoğdu, yeni projesinin adının ise  “Beni Sevenler Listesi” olacağını açıklarken  ve yine aynı ekiple çalışacağını da söyledi ve bunun gerekçesi olarak  “Çünkü birlikte çok eğleniyoruz” diye yanıt verdi. 

Film 25 Şubat Pazar günü saat 13:00’te Cinemaximum Akasya’da ikinci gösterimini de yapacak. 23 Mart Günü ise tüm Türkiye’de vizyona girecek.

!f Yeni Seyirci Ödülü için   yarışan diğer bir film olan  İstanbul Ekoları  da izleyicilerle buluştu

17. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin bu yıl ilk kez verilecek !f Yeni Seyirci Ödülü için yarışan bir başka çalışma İstanbul Ekoları ve ekibi de 16 Şubat günü . Cinemaximum City’s’de yapılan bir gösterimle izleyicileriyle buluştu.

Belgeselin yönetmeni ve senaristi olan Giulia Frati, yapımcısı Mehmet Altıoklar, görüntü yönetmeni Davide Stampa, müziklerini düzenleyen Bruno Pucella ve filmin ana karakterleri olan Hurdacı Kâmil, Funda ve Tahribad-ı İsyan bu gösterimde yer aldılar.

Gösterimin ardından yapılan söyleşide de ise  belgeselin yönetmeni ve senaristi olan Giulia Frati, İstanbul’a 2007’de geldiğini, şehre âşık olduğunu söyledi ve “Bu bir aşk hikâyesiydi aslında” diyerek İstanbul’a duyulan aşkını  belirtti.   Filmde rol alan ünlü hip-hop grubu Tahribad-ı İsyan da filmi şu cümlelerle övdü;  “Biz de söz yazarken ya da şarkı yazarken olduğu gibi, 10 yıl sonrasında geriye baktığımızda güzel bir anı olması için oynadık bu filmde. 10-15 yıl sonra çocuklarımıza ‘burada şu vardı, bu vardı’ diye anlatabileceğimiz bir film olmuş”

Filmin yapımcılarından, oyuncu Mehmet Altıoklar ise, filmde katkısının bulunmasından duyduğu mutluluğu şu sözlerle belirtti ; “Yaklaşık 1000 bölümlük dizi yaptım, beş de uzun metraj film… Ama hiçbiri bana bu film kadar dokunmadı!”

Festivallerde  büyük beğeni toplayan Uzak Evren / Distant Constellation hikayenin geçtiği  İstanbul’da ilk kez gösterildi 

Festivalin üçüncü günü olan 17 Şubat Cumartesi günü ise  dünya festivallerinde büyük beğeni toplayan ve İstanbul’da bir huzurevinde büyülü bir zaman aralığı ve oyunculuğu yakalayarak eleştirmenlerin de  olumlu notlar verdiği Uzak Evren / Distant Constellation hikayenin geçtiği  İstanbul’da ilk defa seyirciyle buluşma imkanı yakaladı. 

Festivalin Keş!f yarışmasında yarışan  filminin yönetmeni Shevaun Mizrahi ve filmin yapımcılarından Deniz Buga film sonrasında izleyicilerin sorularını yanıtladılar. 

Filmin yönetmeni Shevaun Mizrahi, babasının büyüdüğü mahallede geçen filminin çıkış noktasını ise  şu şekilde anlattı: “Annem Amerika’da, babam burada yaşıyordu. Babamı ziyaret ettiğimde, her Türkiye’ye gelişimde bu (yaşlılar) evinden haberdar oldum. İlk önce film yapmak gibi bir amacım yoktu. Sinematografi çalışıyordum ve oradaki tanıdığım insanların portrelerin yapmaya çalışıyordum. Böylece de onların hikayelerini öğrenmeye başladım.”  

Filmdeki insanların çoğunun artık hayatta olmadığını söyleyen Mizrahi, yalnızca Sarkis’in yaşadığını ve bir sonraki gösterimde onun da yer alabileceğini açıkladı. 

Riga / Riga (Take 1) 9 günde çekildi , 2 sende montajlandı

2008 yapımı “İki süper film birden”i olan  Kinogamma ile 2009’da yönetmeniyle birlikte !f’e uğrayan ve festival seyircisinin yakinen bildiği  Siegfried, 2017 çıkışlı, dört kadını tüm kırılmışlıkları ve güzellikleriyle ele aldığı son filmi Riga / Riga (Take 1) ile festivalde yer aldı.

Film gösterimi sonrasında seyircilerin sorularına yanıt  veren Siegfried filmi için ise  şunları söyledi.

“Aslında küçük küçük parçalar yazıyordum ve sonra insanlarla tanışıyordum onlara bunu oynar mısın diyorum. Bazen buluşmadan bir iki saat önce bir şeyler yazıyordum. Bazen önümüzden bir turist rehberi geçiyordu tamam sen turist rehberi olabilirsin diyordum. Dolaysıyla bir caz parçası gibi oradan oraya akan bir şey gelişti.” 

Siegfried, 2017 çıkışlı  bu son filminin dokuz günde çekildiğini ve montajının 2 yıl sürdüğünü açıkladı. 

17. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali dördüncü gününde de tüm hızıyla sürüyor 

Festivalin  dördüncü gününde ise 2011’de “Nana” ile Uluslarası Keş!f Yarışması’nın birincisi olmuş Valérie Massadian’ın kendine özgün dingin ve özenli, tabloları andıran güzellikteki sinematografisiyle, adını filme veren karakterin hikâyesini yıllar üzerinden anlattığı son filmi “Milla”  ve  Can Eskinazi ve Deniz Tortum’un birlikte yönettiği, amatör bir rock grubunun 2014 yılında çıktıkları Anadolu yolculuklarının hikâyesini konu alan “Anadolu Turnesi” filmlerinin gösterimlerinin ardından filmlerin yönetmenleri izleyicilerin sorularını yanıtladılar ve filmleri hakkında bilgiler verdiler.

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: SİNAN ERDOĞDU

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam