SON DAKİKA
reklam
reklam

Ayasofya'nın gizemli sırları

Eklenme Tarihi: 3 Temmuz 2021, Cumartesi - 14:03   Okunma Sayısı: 132585
Dini önemi, sanatsal ve mimari yapısı ile Ayasofya, dünyanın en değerli kültürel varlıklarından biri. Ancak saklı geçmişi ve çözülemeyen hikayeleri onun gizemli dünyasını kadim sırlar ile yüzyıllardır kalbinde saklıyor

Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'da yapmış olduğu en büyük kilise olan Ayasoyfa, 916 yıl kilise, 483 yıl cami, 85 yıl ise müze olarak görev yaptı. Ayasofya ya da orjinal adıyla Hagia Sophia dünya çapında üne sahip muhteşem bir mimari eser olarak biliniyor. Anlamı Kutsal Bilgelik olan Ayasofya, 916 yıl boyunca kilise, 482 yıl boyunca cami olarak görev yaptı. Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edildi. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5'inci yüzyıldan İstanbul'un fethine kadar Hagia Sophia (Kutsal Bilgelik) olarak isimlendirilmiştir. İmparator Konstantios tarafından 360 yılında yaptırılan Megale Ekklesia ve İmparator II. Theodosis'in 415 yılında yeniden inşa ettirdiği kilise halk ayaklanmalarında yıkılmıştır. Günümüz Ayasofya'sı, İmparator Justinianos tarafından dönemin iki önemli mimarı Tralles'li (Aydın) Anthemios ve Miletos'lu (Balat) İsidoros'a yaptırılmıştır. 16'ncı ve 17'nci yüzyıllarda, Ayasofya'nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklenmiştir.Yapının dışına farklı dönemlerde yaptırılan minareler, medrese, sıbyan mektebi, muvakkithane, şadırvan, sebiller, güneş saatleri, mütevelli heyeti odası ile Ayasofya, Osmanlı Dönemi'nde kompleks bir yapıya dönüştürülmüştür.

 

Kutsal emanetler ve kaybolan papaz gizemi

 

Ayasofya'nın gizemleri içerisinde belki de en öne çıkan ve yüzyıllardır kulaktan, kulağa anlatılan kaybolan kutsal emanetler ve sırra kadem basan papazın hikayesidir. İstanbul’un fethi sırasında Ayasofya’da vaaz veren papazın, kutsal kase ile birlikte biranda ortadan kaybolduğu söyleniyor. Yeniçeriler, papazın arkasından koşmasına rağmen kapının duvara dönüştüğünü görüyorlar. Ortodoks dünyası İstanbul'un yeniden Hıristiyanların eline geçtiği gün papazın kutsal kase ile geri döneceğine inanıyor. Ayrıca kutsal kase ile birlikte Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği haç ve kullanılan çivilerin de Kudüs’ten getirildikten sonra Ayasofya’da gizli bir bölmeye konduğu yönünde. Yüzyıllar geçmesine rağmen kutsal emanetler hiç bulunamadı. Bu emanetlerin Ayasofya’nın gizli bir yerinde olduğu ve İsa Mesih'in tekrar dünyaya Ayasofya'da döneceğine inanılıyor.

 

Ağlayan direğin sırrı ve Meryem Ana

 

Dilek sütunu da denilen ağlayan direğe iç mekanda kuzeybatı yönünde ilerlediğinizde görebilirsiniz. Ziyaretçilerin dilek tutmak için uğradığı bir sütun bu. Efsaneye göre ise sütunun hastalıkları iyileştiren kutsal bir özelliği var. Sütunun ortasındaki oyuğun içi hafif ıslak, parmağınızı oyuğa sokup ıslattığınızda ağrıyan yerinizi iyileştirdiğine inanılıyor. Bu ıslaklığın ise Hz.Meryem’in gözyaşları olduğu söyleniyor. Ağlayan direğin bir zamanlar Meryem Ana’nın evinde olduğu, Hz. İsa’nın yakalandığında Meryem Ana'nın göz yaşlarıyla bu sütunu erittiğine inanılıyor. Ayasofya yapılırken bu sütun Ayasofya’ya getirilmiş ve kilise bu sütunla kutsanmış. Kutsal olarak görülen sütun hakkında pek çok hikaye bulunuyor. Günümüzde Ayasofya’yı ziyaret edenler, Meryem Ana’nın gözyaşıyla oluşan deliği parmaklarıyla çeviriyor ve dilek diliyor. Sütun bu sebeple dilek sütunu olarak da biliniyor.

 

 

 

Kıyamet tarihi yazan sütunun sırrı

 

Ayasofya'nın güney girişindeki kapıdan girildiğinde, 3. sütunun üzerinde Hz. Hızır tarafından kıyametin ne zaman kopacağına işaret eden bir tarih bulunuyor. Sütunun üzerinde ise tam olarak şöyle yazıyor: “On Sekizinde Yevm-i Pazar, sene 1038”. Ayasofya’nın kıble kapılarından ortada yer alanın içerisinde bir tabut bulunuyor. İnanışa göre bu tabut yerinden oynatılırsa Ayasofya’nın yıkılacağı düşünülüyor. Kraliçe Sofya’ya ait olduğu bilinen tabutun üzerindeki kubbede ise 4 melek figürü bulunuyor. Azrail, İsrafil, Cebrail ve Mikail meleklerinin figürleri ile tabut arasında nasıl bir ilişki olduğu gizemini koruyor. Tadilat zamanlarında bir kaç kez tabutun yerinden oynatıldığı ve Ayasofya’nın sallandığı bunun üzerine tabuta dokunulmadığı söyleniyor. .

 

 

Karmaşık ve düşündürücü bir mimari

 

Ayasofya’nın mimarisini zor kılan, hatta yapımının imkansız olduğunun düşünülmesine neden olan temel özellik, dikdörtgen bir bina üzerine kubbenin yapılmasıdır. İlk önce ana kubbeyi taşıyacak olan dört ana kemer yapıldı. Kemerlerin boş olan kısımlarına, ters üçgen şeklinde bingiler inşa edildi. Böylece kubbe dengeli bir şekilde desteklenebildi. Kubbeyi taşıyan kemerlerin desteklenmesi için Kuzey ve Güney kemerleri ana yarım kubbelerle ve her bir yarım kubbe üç yarım kubbeyle desteklendi. Doğu ve Batı kemerlerinin yan koridorlarında, ana kemerlere 90 derece kemerler inşa edilip koridorun bir destek işlevi görmesi sağlandı. Ayasofya, mimarisi içerisinde çok güçlü sembolizm içerir. Bu sembolizmi Politik sembolizm ve ruhsal sembolizm olarak ikiye ayrılır. Ayasofya’nın dikdörtgen bina olmasının nedeni Süleyman Tapınağı’nın şeklinin dikdörtgen olmasıdır. Ayrıca ilk Hristiyan kiliselerinin mimarisi de dikdörtgen basilikalardı. Yuvarlak kubbe şekli, sonsuzluğu, ölümsüzlüğü sembolize eder. Kare ya da dikdörtgen de sınırları sembolize eder. Ayasofya bu ruhsal sembolizmini yine Süleyman Tağınağı’ndan alır.

 

Deesis Mozaiğinin kadim gizemi

 

Sinod salonunun içinde duvarda yer alan Deesis Mozaiği, mozaik sanatının en önemli eserlerinden birisidir. Mozaik üç kişiden oluşur. Bu üç kişiden ortadaki, Rab ve Kral olan İsa Mesih’tir. İsa Mesih’in sağında annesi Bakire Meryem yer alır. İsa Mesih’in solunda ise Vaftizci Yahya bulunur. Deesis, dua ve yakarış anlamlarına gelir. Bu mozaiğin teması son yargı günüdür. Konstantin ve Justinianus Mozaiği ise Ayasofya Müzesi’nin çıkışında yer alır. 10. yy’da yapılmış olan bu mozaikte İstanbul’un kurucusu Konstantin ve Ayasofya’yı yaptıran Justinianus’un eserlerini bir maket şeklinde İsa Mesih’e adadıkları görülür.

 

Şeytanın hapsedildiği kadim sütunlar

 

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini ve ilk Cuma'ya yetiştirilmesini emrediyor. Ancak çalışmalar hem ağır işliyor, hem de çalışanlar sık sık birbirine düşüyor. Bunun şeytanın bir engellemesi olduğuna inanılıyor. Bunun üzerine Akşemseddin, bir dua ederek, Allahu Teala'dan şeytanı uzaklaştırmasını diliyor. Dua sonrası çalışanlar o azimle işleri tamamlıyorlar. İnanışa göre şeytanın Ayasofya’daki bir mermere hapsedildiği yönünde.

Ayasofya’nın güneydoğu tarafındaki kubbelerden birinin desteğinde, yerden tam 6 metre yükseklikte bir iz bulunuyor. Pençeye ya da büyük bir ele benzetilen iz hakkında çeşitli söylentiler var. Bunlardan biri; Fatih Sultan Mehmet’in atının korkması sebebiyle bu sütuna elini dayaması. Atın hareketlerinin ise bu sütunu tahrip ettiği söyleniyor. Hikayenin ilginç yanı ise izin yerden 6 metre yüksekte olması.

 

 

 

 

Ayasofya mahzenlerindeki gizli örgüt

 

Bizans tarihi bir çok bilinmezlik ve sırlarla kaplıdır. Yapılan askeri anlaşmalar, kayıtlara geçmeyen savaşlar ve kimsenin bilmediği infazlar. Tüm bunlar Bizans İmparatorluğunun gizli askeri örgütü tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. Fetih sonrası da faaliyetlerine devam eden gizli örgüt, Sultan 2.Abdülhamit dönemine kadar varlığını sürdürdü. Daha sonra hiç iz bırakmadan kaybolan örgütün hala ayakta kalan üyelerinin olabileceği savunuluyor. Asıl amacı Bizans İmparatorluğuna seçkin askerler kazandırmak olan örgüt, ilk olarak Ayasofya’nın gizli mahzenlerinde kuruldu. Bu örgüt sadece Bizans zamanının değil, sonraki dönemlerinde en etkili gizli teşkilatı oldu. Mikail Cellius tarafından kurulan bu örgütün ana merkezi Ayasofya olurken, kadim yapı bir çok gizli toplantıya ev sahipliği yaptı. Gnostik Hristiyanların gizli kitabı olan Picatriks’in bu örgüt tarafından Ayasofya’nın gizli mahzenlerinde yazıldığı düşünülmekte. Üyelik sistemi babadan oğla geçen gizli örgütün günümüzde bile temsilcilerinin olabileceği tahmin ediliyor.

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam