SON DAKİKA
reklam
reklam

Gündem değişikliği

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 19 Ekim 2018, Cuma - 10:17   Okunma Sayısı:

 

Gündem ne kadar hızlı değişiyor. Bir bakıyorsunuz İdlip meselesi, bir bakıyorsunuz faizler, bir bakıyorsunuz Rahip Brunson… Bu değişiklikler bazen irâdi, bazen kendiliğinden olabiliyor. Zaman her şeyin ilâcı olduğu gibi her şeyi de unutturmaya yetiyor. Olan biteni unutturan bir unsur da doğa felâketleri…

Bütün bu çığlıklar içinde “gemisini yürüten” kaptan oluyor. Onlar doların artışından etkilenmiyor (!), İstanbul’un gece hayatının müdavimleri keyiflerine kısıntı getirmiyor, yoksul alışmış zaten bir lokma bir hırkaya, sesi çıkmıyor.

Aslında çizmeye çalıştığım tablo dün de böyleydi, bugün de böyle. Eşeğin kaderi yükü taşımak veya yükü çekmektir. Dışarıdan bakarak “Aslında şunları da yükleyelim. Bu güçlü hayvandır, çeker nasılsa” diyene eşek de içinden, “Yükü çeken eşek bilir, bir de bana sorsana!” diyordur herhalde?

Taşıyan ve taşınan

Taşıyan eşek, devrini birçok yerde tamamlamış, yük taşıma işlemi daha zor koşullarda devam ettirilmiştir. Büyükada’daki faytonları çeken atların, zaman zaman açlıktan veya yorgunluktan halsiz kalıp yere uzanmaları imanlı ve vicdanlı vatandaşlarımız tarafından günün konusu edilse de 2-3 gün sonra unutulabilmektedir. Oysa uçaklarla kargo, TIR’larla nakliye, gemilerle kontenyer taşıma işleri devasa boyutlara ulaşmış durumdadır.

Bu işleri organize edenlerin stres altında çalıştıklarına yüzde yüz eminim. Türkiye’de iş kanunları vardır, uyulmaz. Çalışan elemanlar yeterli nosyonda değildir, görmesi gereken şirket içi eğitimlerden uzak kalmıştır. Aldığı ücreti düşük görür, gözü başka yerdedir. Bu nedenle bulaşacak diye işi ucundan tutar. Müşteri son anda sipariş verir, gemi yüküne ayaküstü ilaveler yapılır.

Bu olumsuzluklar kişilerde stres yarattığı gibi kazalara da yol açar. Nitekim iş kazaları konusunda sicilimizin pek de iyi olduğunu söyleyemeyiz.

 

En sıkışık anlarda

Kazaya beş kala alınacak önlemler vardır. Bunlardan birisi de bunaldığımızı hissettiğimiz anlarda kısa süreli bulunduğumuz mekânı terk etmek olmalıdır. Bir bardak su içmek, bir şarkıyı mırıldanmak, beş on adım yürümek…

Yemek paydosuna çıkan insanların bu paydos süresince bile iş konuştuğunu, yediğinin farkına varmadığını, kendisini dinlendirmediğin görebiliyoruz. Hatta bu konuları akşam evine taşıdığına bile tanık oluyoruz.

Bırakın iş konuları işyerinde kalsın, evin konularını da işe gelirken yanınızda getirmeyin. Ben sıkıntılı zamanlarımda eşime telefon eder, onun sesiyle yeni bir enerji kazanırım. Akşama kadar telefon elinizde, oyun oynayacağınıza annenize telefon edin, hatır sorun.

 

Hafta sonlarında

Hafta sonu kahvaltınızı bütün aile fertlerinizle birlikte yapın. Çocuklarınızla konuşun, arkadaşları kimlerdir, onlarla ne konuşur, nerelere giderler vb… Mümkünse aile fertlerinizin de katılacağı spor aktivitelerine gidin. En azından yürüyüş yapabilirsiniz. Deşarj olmanın yöntemlerinden biri olarak kabul edin bunları.

Yaşlılar için kitap okumak, kütüphanelerindeki kitapların tozlarını almak, hatıralarını yazmak, müzik CD’lerini, aile fotoğraflarının albümlerini düzenlemek gibi uğraşılar yanında bulmaca çözmek, sözlük karıştırmak, ziyaretlerde bulunmak da önemli konulardır.

Buraya nereden geldik?

Sadece işe yoğunlaşmış insanlar hayatın tat ve hazlarından uzaklaşıyor demektir. Her gün sabahtan akşama kadar iş yerinde çalışanlar kültürel faaliyetlerden, sanatsal etkinliklerden ve edebiyattan nasibini alamıyorsa bunların eksikliklerinin insan ilişkilerine yansıyacağını bilmelidirler.

Ne yazık ki, günümüzde fiyatlar çok pahalıdır. İki tiyatroya gitmek, üç kitap okumak, bir geziye katılmakla entel olunamayacağı gibi asgari ücretle bu aktivitelere iştirak etmek de her yiğidi tatmin etmeye yetmeyecektir. Çocuklarını müzeye götürmek niyetiyle evden çıkan bir aile, müzenin kapısına geldiğinde giriş fiyatlarını görünce ya vaz geçiyor ya da bir çocuğunu içeriye girmesine yetebiliyor. Ana babaların üzülmediğini mi zannediyorsunuz?

O halde strese sebep olan unsurlardan birinin de yoksulluk olduğunu söylemek mümkündür. Ne yapsanız bugünkü şartlarda stresi önlemek zor… O zaman da anlatırsınız “pembe şapkalı kız”ı, “bir varmış bir yokmuş”u, “uyusun da büyüsün”ü…    

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam