SON DAKİKA
reklam
reklam

Tevazu

Köşe Yazarı: Osman ÇAKIR   Eklenme Tarihi: 23 Nisan 2019, Salı - 09:13   Okunma Sayısı:

 

Osman ÇAKIR

[email protected]

18 Nisan 2019

 

Her bir insanın kendine mahsus ayırt edici karakteristik hususları vardır. Buna kişilik/şahsiyet denilmektedir.

Kişilik, insanın bütün ilgilerinin, yeteneklerinin, konuşma biçiminin, tavırlarının, görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini kapsar.

Bu bakımdan bir insanı diğer insanlardan ayıran, onu farklı yapan, insanı kendisi kılan bütün özellikleri içerir.

O halde kişilik yani şahsiyet bir insanın kendine özgü özelliklerinin ortaya koyduğu hâl, hareket, tavır olarak tanımlanabilir.

Başka bir anlatımla, bir kimsenin kendisine özgü belirgin özellikleri, manevi ve ruhi özelliklerinin bütünü demektir.

Yaşadığımız çağda insanların çoğu burnundan kıl aldırmıyor. Eleştiriye ekseriyetle kapalı. Ego ise zirvede.

“Burnundan kıl aldırmamak” deyimi halkımız arasında sık tekrarlanan bir deyimdir.

Oldukça huysuz olmak, kendisine hiç söz söyletmemek, kendisinin eleştirilmesine fırsat tanımamak, en küçük yergiye tahammül göstermemek anlamlarında kullanılmaktadır.

En çok da huysuz, kibirli, kaprisli kişiler için kullanılan bir deyimdir.

Bir de burnu havada olanlar var. Yani kendini pek beğenmiş olanlar...

Bunlar dünyayı ben yarattım edasındadırlar. Hemen hemen her yerde bu tip insanları görmek mümkündür. Havalıdırlar. Aynı zamanda selamsız ve kelâmsızdırlar.

Bir toplumun huzur ve sükûn içerisinde mevcudiyetini devam ettirebilmesi için o toplumun fertleri, birbirlerine saygı, sevgi ve kardeşlik duyguları ile sımsıkı bağlanmaları gerekir.

İnsanların birbirleri arasında kibir ve kendini beğenmeler, başkalarını hakir görmeler arttığı vakit aralarında sevgi bağlarının koptuğu birbirlerine karşı samimi olmayan hatta kalplerinde kin, nefret, düşmanlık, küskünlük, kıskançlık gibi kötü huylar besleyenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda ne huzur ne kardeşlik ne de bereket olur.

Bu kötü huyların yerine muhabbet, ahlâk, fazilet, adalet ve tevazu gibi güzel huylarla gönüllerimizi ihya etmek zorundayız.

Toplum içinde yaşayan kişilerin rütbesi, makamı ne olursa olsun birbirleriyle olan münasebetlerinde kardeşçe tevazu, alçakgönüllü, şefkât ve merhametle davranış sergilemelidirler.    

"Ben"lik Allah’a mahsustur.

Müslüman ahlâkı "ben" dilini hoş görmez. "Ben"i öne çıkartan söylemi şeytana atfeder. Çünkü "ben"lik gurur, kibir, büyüklenme, enaniyet ve egoizm tavrı içerir.

Toplumumuzun egosu yüksek, “ben”lik girdabına kendini kaptırmış kişilere olan tepkisi yersiz de değildir hani. Çünkü "ben" diye söze başlayan ve kendi yaratılışını daha üstün bulduğu için secde etmeyen İblis örnekliği söz konusudur.

Enaniyetle/ “ben”likle tevazu bir arada bulunmaz.

Kişilik, insanların gerçek kimliğidir. Bizleri başkalarından ayırır.

Unutmayalım: Her insanın bir kişiliği vardır. O kişiliğinde içerisinde “tevazu sahibi olmak” önemli bir değerdir.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam