SON DAKİKA
reklam
reklam

Yaşlı Nüfus Payımız Sürekli Artıyor..!

Köşe Yazarı: Mert CiGERLİ   Eklenme Tarihi: 17 Kasım 2019, Pazar - 23:45   Okunma Sayısı:

Ülkemizin nüfus, eğitim ve davranış bilinci araştırmaları hep ilgimi çekmiştir.

Geçtiğimiz günlerde Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından TÜBİTAK 1007 Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştirme Projelerini Destekleme Programı kapsamında yürütülen, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın finansal olarak desteklediği '2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması' (TNSA) sonuçları açıklandı. Bu yazımda bana ilginç gelen ve gözden kaçan bu araştırmayı ben de sizlerle paylaşmak istedim.

Hacettepe Üniversitesi'nin 5 yılda bir açıkladığı sonuçlara göre, Türkiye halen genç bir nüfus yapısına sahip, ancak yaşlı nüfusun payı artıyor.

Araştırma, Türkiye'nin demografik yapısı, doğurganlık düzeyi, gebeliği önleyici yöntem kullanımı, anne-çocuk sağlığı, üreme sağlığı ile ilgili konularda mevcut duruma ve değişimlere ilişkin ulusal ve bölgesel düzeyde bizlere bilgi veriyor.

Araştırma kapsamında, Türkiye'yi temsil eden 11 bin 56 hane halkı ve doğurganlık çağındaki (15-49 yaşlarındaki) 7 bin 346 kadın ile görüşme yapılmış. Türkiye'de yaşayan Suriyeli göçmen nüfusu temsilen de 1826 hane halkı ve doğurganlık çağında 2 bin 216 kadın ile görüşülmüş.

Araştırmaya göre, Türkiye hâlâ genç bir nüfus yapısına sahip ancak yaşlı nüfusun payı arttı. Toplam nüfusun yüzde 25'inin 15 yaşın altında olduğu, 65 yaş ve üzeri nüfusun oranının ise ilk kez yüzde 10'a ulaştığı görülüyor. . Araştırmaya göre son 20 yılda Türkiye'deki ortalama hane halkı büyüklüğü 4,5 kişiden 3,5 kişiye düşmüş. Hanelerin %9'u ise tek kişilik.

Çocukların doğumunu takiben nüfusa kayıt edilmesi konusunda, Türkiye'de önemli derecede iyileşme yaşandığı ortaya çıkmış bulunuyor.

Nüfus ve sağlık araştırmalarının sonuçlarına göre, son 20 yıl içinde nüfusa kayıtlı olmayan 5 yaş altı çocukların oranı yüzde 26'dan yüzde 2'ye gerilemiş. Yani nüfusa kayıtlı olmayan çocuk neredeyse yok denebilir gibi gözüküyor.

Yine araştırmaya göre, eğitim seviyesinde iyileşmeler yaşanırken, kadın ve erkek arasındaki fark, lise ile üzeri eğitimde ve kırsal yerleşim yerlerinde devam ediyor. 6 yaş üzerindeki nüfus içinde kadınların yüzde 25'i, erkeklerin ise yüzde 14'ünün ya hiç okula gitmediği ya da ilkokulu bitirmediği halen görülüyor.

Eğitimde cinsiyet farklılığı, genç kuşakta ve ilkokul-ortaokul eğitim düzeyinde azalıyor, lise ve üzeri eğitimde özellikle kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan kadınlar için dezavantaj azalarak devam ediyor. Yani genç kuşak için eğitimde cinsiyet farkı azalmakta olarak gözüküyor.

Evlenme yaşı ve akraba evliliğine bakıldığında, Türkiye'de 25-49 yaş grubundaki kadınlar için ilk evlenme yaşının son 10 yıl içinde değiştiğini ortaya koyan araştırma, ortanca yaşlarda ise ilk evlilik yaşının 21 olduğunu ortaya koymuş.

Erken yaşta yapılan evlilikler ile ilgili verilerde ise, 15-19 yaş grubundaki kadınların yüzde 5'inin evlenmiş olduğunu, evliliklerin yüzde 24'ünün akraba evliliği olduğunu gösteriyor.

Araştırmada, Türkiye'de kadın başına ortalama 2,3 çocuk olan doğurganlık seviyesinin tüm teşviklere rağmen son 15 yılda neredeyse hiç değişmemesi dikkati çekiyor.

Doğumların ileri yaşlara ötelendiğini ortaya çıkaran araştırmaya göre, doğurganlık düzeyinde bölgesel farklılık azalarak devam ediyor. Kadın başına düşen ortalama çocuk sayısı kuzey bölgesinde 1.6 çocuk iken, Doğu Anadolu Bölgesi'nde 3.2 çocuk olduğu belirlendi.

Doğum konusundaki rakamsal araştırmalar bize halkın bilinçlendiğini gösteriyor. Araştırmaya göre, son 5 yıldaki doğumların yüzde 99'u bir sağlık kuruluşunda gerçekleştirildi.

Araştırmada doğumların yarısından fazlasının (yüzde 52) sezaryenla doğum olduğu görülüyor. Sezaryen doğumlarda 5 sene öncesine göre yüzde 4'lük bir artış gözleniyor.

Bu araştırma sonuçları, Türkiye'de 5 yaşından küçük çocukların yüzde 6'sının boyunun yaşına göre kısa olduğunu da ortaya çıkardı.

Türkiye'de kronik beslenme sorunları sonucu oluşan bodurluğun, kırsal alanlarda (yüzde 8), doğu bölgesinde (yüzde 8), düşük refah seviyesindeki hanelerde yaşayan (yüzde 12) ve annesi eğitimsiz (yüzde 9) çocuklar arasında daha yaygın olduğu belirlenmiş.

Yiyip-içtiklerimizin içindeki ve dışındaki maddeler ile birlikte ülkemizde çocukların yüzde 8'inin obez olduğu görülürken; Kadınlar arasında da obezitenin arttığı, beden kitle endeksine göre kadınların yüzde 29'unun kilolu, yüzde 30'unun ise obez olduğu açıklandı.

Konuştuğum uzmanlara ve araştırma sonuçlarından edindiğim izlenimlere göre bölge farketmeksizin bir bilinçlenme söz konusu olarak gözüküyor. Ama aynı zamanda beden sağlığı ve genetik olarak normal sınırlarda gezemediğimiz de bir gerçek..

Genel izlenimime göre yaşlı nüfus payımız sürekli artarken; bilinç artması ile beden sağlığı ve bilincinin de artması gerekiyor. Sağlıklı nesillerin yetişmesi için bu tek şart olarak gözüküyor.

Sağlıklı ve bilinçli nesiller geleceğimize yön verecek en temel taşlarımızdan biridir.

Sağlıklı nesillere doğru..

 

 

 

 

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam