SON DAKİKA
reklam
reklam

Corona günlerinde insan ve bir merhaba!

Köşe Yazarı: SELAHATTİN DEMİREL   Eklenme Tarihi: 25 Mart 2020, Çarşamba - 09:17   Okunma Sayısı:

Bir süre işin gırgırını yapmaya çalıştık. Umreden gelen yurttaşlarımız arasında kaynanası olanların “Kaynanamı tutabildiğiniz kadar tutun!” diyebileceğini mi konuşmadık, coronayı engelliyor sanıp aşırı alkol alıp komaya gireni, hatta sahtesinden ölenini mi görmedik, karantina altına alınmakla garantiye alınmak üzerinden espri yapanları mı duymadık…

Tüm bunların yanında virüsten ölenlerin ve hastalananların sayısını öğrendikçe ciddiyeti kavramaya başladık sanırım.

Kolonya, maske, sıvı sabun derken virüs görülen ülkelerden gelenlerin 14 gün boyunca kimseyle görüşmeyip evden dışarı çıkmamalarının önemini yeni vakalarla yakından gördük.

* * *

Virüs tehlikesi, herkesin kendine çekilip düşünmesine neden oluyor. Marquez’in “Kolera Günlerinde Aşk”ı gibi Corona Günlerinde İnsan diye bir romana karakter yapıyor sanki bizleri!

Ya bu süreçte çılgın kalabalıktan zaten çok zaman önce uzaklaşmış olanlar ne yapıyor, şaşırıyor mu mesela?

Biraz tebessüm ediyor, bol bol da ağlıyor belki! Çünkü onlar, tüm rezillik ve kötülüklerde kendi payları da ezkaza bulunur korkusuyla övülen ve sayılan topluluklardan uzaklaşmışlardı.

Bir dağ başına gitmişlerdi mesela. Hiçbir insan yoktu burada. Bütün dostluklarını hayvanlarla ve doğayla kurmuşlardı. Üstelik kolonya ve maskeleri de yoktu iyi mi? Haberleşme araçlarından haberleri yoktu! Yoksa bu insanların haber almak istedikleri bir yakınları da mı yoktu?

Şimdi bu virüs belasıyla kimi insanların onların yanına gittiğini haber almaya başladık. Buna huzursuzlandılar mı, yoksa sevindiler mi, bilmiyoruz. Bu vesileyle doğaya sığınan insan da uzun zamandır düşünmediği şeyleri hatırladı, geçmişin muhasebesine girdi belki, kim bilir!

Dünyanın gidişatı onları korkuttuğu için doğaya sığınıp az insan ve az eşyayı hayat felsefesi edinmişlerdi. Şimdi yanlarına gelenlerde de maskeyle kolonyayı görünce bunu hayra yormaya çalışıp “Bu da bir gelişmedir!” diye değerlendirmiş olabilirler!

2019’U GERİ ÇAĞIRSAK…

Geçen yıl, biterken epey bir hakarete uğramıştı. “Böyle yıl olmaz olsun!” diyenler çoğunluktaydı.

Şimdi bu yılın üçüncü ayının sonuna gelirken olanlar ortada! “Kâbus gibi bir yıl” yorumları yapanların sayısı artmaya başladı ve sonunda 2019’dan özür dileyen ve onu geri çağırmaya çalışanları da gördük, iyi mi?

Kabahat yıllarda değil, insandaydı. Geçmiş yüzyıllarda da insanlar salgın hastalıklarla karşılaşmış, binlercesi ölmüştü. Dinî kaynaklara bakarsanız bu işlerin hepsinde bir insan zulmü var. Bilimi kurcalarsanız hastalıkların ortaya çıkış nedenlerine ulaşırsınız.

Şimdi şu yaşadığımız sürecin de nedenini, insanların savaşlara, ölümlere duyarsız kalmasına bağlayanlar var.

Corona virüsünün tarihini araştırırsanız ilk çağlara kadar gidersiniz. Yine Çin çevresinde 2000’lerin başında görülen SARS da bunun bir versiyonudur. Şimdi bunun Covid-19 veya Vuhan corona virüsü biçimiyle karşı karşıyayız!

İnsanın dünyada olmasının bir ödül olmadığını artık kabul ediyoruz galiba!

Yine de tasalanmayalım, yolda olduğumuz malum da kalan yolculuğumuzu iyi yapmaya bakalım bari!

GECİKMİŞ MERHABALI AÇIKLAMA!

Sizlere bu köşeden ilk 14 Ocak’ta seslenmiştim ama merhaba demeden! Günü belirsiz olsa da haftada bir sizlere ulaşmaya çalıştım.

Aynı zamanda Kastamonu Doğrusöz Gazetesi’nde yazılarım çıktığından gündem konusunda daha dikkatli olmam gerekiyordu. Örneğin yerel gündemi buraya taşımak bazen anlamsız olabilirdi.

Geçen haftaki yazımda bunu istemeden yapmışım. Okuyanlar, şaşırmış olabilir ama hayırlı bir vesilesi oldu.

Hiçbir tanışıklığım olmadığı hâlde samimiyetime inanıp yazılarımın Tünaydın ve kardeş Son-An gazetelerinde sizlerle buluşmasına imkân tanıyan bu iki gazete yönetimine teşekkür ederek sizlere gecikmiş bir merhaba diyor ve Azrail karşıma çıkmadığı, bir aksilik olmadığı sürece çarşambaları burada olacağımı sizlere belirtmek istiyorum, merhaba efendim, merhaba!

* * *

Âşık Veysel’den bir şiirle:

“Şu geniş dünyaya sığmayan gönül

Şimdi bir odaya kapandı kaldı

Bir dakka bir yerde duramaz iken

Oturduğu yerden kalkamaz oldu

...

 

Nerde gençlikteki geçen çağlarım

Sustu bülbül gazel döktü bağlarım

Her gün hatırlarım her gün ağlarım

Veysel ağlamanın zamanı geldi”

 

Selahattin Demirel

[email protected]

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam