SON DAKİKA
reklam
reklam

URLA: AZ İNSAN, ÇOK HUZUR

Köşe Yazarı: Mert CiGERLİ   Eklenme Tarihi: 23 Mayıs 2020, Cumartesi - 08:07   Okunma Sayısı:

Koronavirüs gündeminden uzaklaşıp, İzmir`in en güzel tatil beldelerinden Urla`yı uzun zamandır sizlere yazmayı, anlatmayı düşünüyordum. Hele ki bugünlerde tekrar eski hayata dönüş ve bu yaz tatil yapabilecek miyiz tartışmaları sürerken size Urla`yı anlatmak bence daha anlamlı hale geldi.

Çünkü Urla son senelerde popülerliğini eskiye oranla arttırsa da yine de Çeşme kadar kalabalık değil ve koronavirüs etkisi ile daha sakin bir tatil için aranılacak adres… Adeta “az insan, çok huzur” beldesi…

Urla`nın milattan önce 2000 yıllarına dayanan bir tarihi var. Kaynaklarda o devirlerdeki adı Klazomenai olarak geçiyor. Klazomenai antik kentinin kalıntıları, Urla`nın İskele mahallesinde görülebilir. Tarihte Urla, eski adıyla 'Klazomenai', zeytinyağı ticaretiyle anılıyor ve hatta tarihte bilinen en eski zeytinyağı fabrikasının burada olduğu söyleniyor. 

1071`de Malazgirt Savaşı`nın ardından Anadolu`da Türk hakimiyeti kurulması ile Büyük Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı İmparatorluğu bölgede hüküm sürmüş. Birinci Dünya Savaşı sırasında tam üç yıl işgal altında kaldıktan sonra 12 Eylül 1922`de Urla işgalden kurtarılmıştır.

Urla isminin nereden geldiği konusunda da birçok söylenti bulunuyor. Kimi kaynaklara göre Rumca “bataklık” manasına gelen “vurla” sözcüğünden geliyor. Evliya Çelebi`nin seyahatnamesinde ise şehrin Kıdafe Kralı`nın kızı Ulice tarafından kurulduğu ve şehre “Urli” adı verildiği geçiyor. Bu bilgiye göre “Urli” ismi zaman içinde değişerek bugün “Urla” olarak söyleniyor.

Urla, bir yarımada ve tatilde son 10 yılın gözdesi Çeşme`ye 55 kilometre, İzmir`e ise 35 kilometre mesafede bulunuyor. Adnan Menderes Havalimanı`na ise 57 kilometrelik bir mesafesi var. Ulaşımı kolay bir nokta olması yerli turistlerin ilgisini çektiği kadar yabancı turistlerinde ilgisini çekiyor.

Urla`ya geldiğinizde o filmlerde, kitaplarda, sohbetlerde sıklıkla bahsedilen “şirin ege kasabası” tabirinin buradan çıkmış olduğunu düşünebilirsiniz. Zihninizde bugüne kadar canlandırmış olduğunuz o şirin kasaba burası çünkü… Kuş sesleri, denizden esen ılık rüzgar, müstakil evlerde kurulmuş o Ege mutfağı içeren sofralar ile birlikte Urla sizi içine çekiyor.

Doğa harikası koyların keyfini çıkarmak benim için Urla`nın en iyi yanlarından bir tanesi. Haziran-Eylül arası plajlar en yoğun dönemini yaşıyor. Merkezden fazla uzaklaşmayayım derseniz Çeşmealtı Halk Plajı bir diğer adıyla Mavi Plaj tercih edilebilir. Merkezde olması ve ulaşımı kolay olmasından dolayı burası hafta sonları oldukça kalabalık oluyor. Erken saatlerde gidip yer kapmakta fayda var. Akvaryum gibi denizi ile daha sakin bir koy seçeneği olarak Demircili Koyu`da bir diğer seçenek… Gelinkaya, Malgaça, Gülbahçe ve Altınkoy plajları da yine denizin tadını çıkarabileceğiniz noktalar.

Urla`da gezip görmek, keyifli vakit geçirmek isterseniz İskele mahallesinde bulunan ve Osmanlı döneminde bulaşıcı hastalık taşıyan denizcileri karantina altına almak ve kontrol etmek amacıyla kurulan Karantina Adası`ndan başlayarak, kıyı şeridinin harikası Limantepe bence başlıca görülmesi gereken yerler… Sanat Sokağı`nda sergileri gezip, hediyelik eşya bakıp, bir şeyler içerek oturabilirsiniz. Necati Cumalı`nın Kültür ve Anı evini gezebilirsiniz. Şimdilerde otel olarak kullanılan Nobel ödüllü şair Yorgo Seferis`in evi de görebileceğiniz yerler arasında bulunuyor. Gezdiğiniz her yerde görebileceğiniz Urla katmerini de bol köpüklü ayranıyla beraber tatmalısınız.

Zamanınız var ise köyleri de gezmenizi öneririm. 2012 de Türkiye’nin  en temiz köyü seçilen Bademler Köyü’nü, Balıklıova’yı, balığıyla ünlü Özbek Köyü’nü gezmelisiniz. Köylerde tarihi doku hala korunuyor. Hem de misafirperver köy halkı ile oturup saatlerce sohbet edebiliyorsunuz. Eğer hafta sonuna denk gelirseniz Urla`nın kesinlikle gitmeniz gereken bir pazarı bulunuyor. Burada çevre köylerden pazara ürünlerini getiren köylüler satış yapıyor. Pazardaki ev yapımı ekmekler gerçekten muazzam bir tadı barındırıyor. Akşam sofrası için pazardan taze otlardan almayı da unutmayın.

Son olarak eğer şarap seviyorsanız, dört tarafı üzüm bağları ile çevrili Urla Bağ Yolu`nda ardı ardına sıralanan şarap evlerinden lezzetli şaraplar tadıp, satın alabilirsiniz. Hatta imkanınız var ise konaklama hizmeti veren bazı bağ evlerinde doğa ile baş başa bir gece geçirebilirsiniz.

Benim çok sevdiğim, olmaktan keyif aldığım “bir tatlı huzur” mekanı olan Urla`yı elimden geldiğince sizlere anlatmaya çalıştım. Umarım siz de koronavirüs pandemisinin bitimi ile birlikte tatil rotanızı Urla`ya çevirirsiniz.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam