SON DAKİKA
reklam
reklam

Bilinçsiz arayışlar

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 29 Mayıs 2020, Cuma - 08:23   Okunma Sayısı:

 

Mevcut semavî dinlerde “yaratan” (Tanrı), “yazılan” (Kutsal Kitap), “tebliğ eden” (Peygamber) olgusu vardır. Bugünkü dinler mezheplere ayrılmış, tarikatlara bölünmüştür. Örgütlenme, daha aşağıya doğru “yazanlar”, “halefler”, “imamlar” vb. şeklinde devam etmektedir. 

Bunun sonucu olarak farklı yorum, tefsir ve görüşler ortaya çıkmış, kurallar ve kulluk görevleri katlanmıştır. Dolayısıyla her dindeki insanlar, esastan uzaklaşmaya başlamışlardır.

 

İnsanlığın beklentileri

Çağımızın nimetleri, ihtiyaç ve beklentileri karşılayamamakta, insanlık giderek yokluğa mahkûm olmaktadır. Huzur ve refahtan kopan kişiler bunalıma düşmekte, iktisadî sistemler krizler yaşamaktadır. Bireyden başlayan bu şekildeki olumsuzluklar, sosyal çalkantıya dönüşerek insanlığı tehdit etmektedir.

Kadın erkek eşitsizliği, miras bölüşümü, iktisadî tanım ve edimler, cezalandırma ve ıslah anlayışı gibi alanları kapsayan “dinî akid ve kaideler”in, bazı kesimler tarafından günümüzün sosyal yasalarıyla uyuşmazlık teşkil ettiği ve kul hakkı anlayışında farklılıklar sergilediği dile getirilmektedir.

Bu konularda beklentilerine karşılık bulamayan insanlar ise hassasiyet gösterebilmekte ve din ile aralarına mesafe koymaktadırlar.

 

Çatışmalar

Kendisini otorite görüp dinî mevzuata ekleme yapanlar, hem dini kirletmekte hem de içinden çıkılamayacak intihar, katil, bölünme ve çatışma gibi hallere sebebiyet vermektedirler. Dolayısıyla aradığı huzuru bulamayan insanlar, manevî yönlerini kuvvetlendirmek ihtiyacını hissederler.

Belirli bir dinden olmasına rağmen dine karşı soğukluk duyan veya mesafeli olan insanlar, başka dinlerin misyonerleri vasıtasıyla diğer dine davet edilmekte veya kendiliğinden geçiş yapmaktadırlar.

Mahalle baskısı, günah korkusu ve vicdan rahatsızlığı gibi nedenlerin, hür iradeyi baskı altına aldığı, dine karşı gizliden tepki doğmasına ve gizlice din değiştirilmesine neden olduğu artık “bilinenler” hanesinde yer almaktadır.

“Dinler arası diyalog” şeklindeki yakınlaşmalar ve dinde “restorasyon” gibi çağa uydurma yaklaşımları sık sık gündeme getirilen çabalar arasındaydı.  Tarih bir tekerrür olduğuna göre bu eylemlerin gelecekte yeni çatışma sahneleri için senaryo olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

 

Ne ölçüde huzur?

Kutsal kitapları incelediğimizde bir sonra gelenin önceki kitabın bazı kaidelerini kaldırdığını ve yenilerini getirdiğini görüyoruz.  Tarihsel gelişim içinde her dinin ilk yüzyılı “dini yayma ve kabul ettirme” çabalarıyla geçmiştir... sonraki yüzyıllar ise nakil, rivayet, hilâfet çalkantılarıyla…

Avrupa’da engizisyon mahkemeleri, 30 yıl savaşları, dünya harpleri aynı Hristiyan dininin mensuplarını birbirlerine boğazlatmıştır. Emevî Saltanatı’nın icraatı, Beylikler Dönemi’ndeki üstünlük mücadeleleri ve Arap başkaldırısına karşı Osmanlı yönetiminin uygulamaları, İslâm dini mensuplarının da birbirlerinin gırtlağına sarılmalarına neden olmuştur.

Bugün için Hristiyan dünyası sessizliğini korusa da AB içindeki bazı toplumlar iktisadî krizlere sürüklenmekte, Musevî toplumu dıştan gelen etkilere karşı kendisini koruma mücadelesi vermektedir. İslam dünyası bağırtı çağırtıdan kendisini kurtaramamaktadır.

 

Arayışlar

Siber çağda bilgiye her an ve her yerde kolayca ulaşılmasına rağmen bilginin nasıl kullanılacağı konusu henüz net bir hal almamıştır. Bu durum karşısında insanlığın, her konuda olduğu gibi manevi alanlarda veya inanç sistemlerinde görülen kirlenme ve ilkelerdeki “kat’lanmışlık”lardan kurtulmaya niyetlendiğini ve yeni değerler arayışına yöneldiğini de söyleyenler vardır.

 

Sonuç

Böylesi bir algı ve yönelmeyle hatta tepkiyle ortaya çıkabilecek yapay bir sistemin, geniş boyutlu özellikleri olan semavî dinleri, Şintoizm ve Brahmanizm’i de irdeleyebileceği, onların ilke ve yöntemlerini inceleyeceği, evrensel olma iddia ve adaylığı taşımak isteyebileceği mümkündür.

Ancak şu unutulmamalıdır ki, bu dinlerin yerine geçeceğini iddia ederek sahneye çıkacak oluşumlar, asırlarca insanların kalbinde yer etmiş köklü Yaradan inancını yıkamayacaktır. Uygulaması halen devam eden, evrensel değerlerle zıtlık yaratmayan hatta bazı alanlarda bu değerlerin önüne geçen mevcut dinlerin yüceliği de buradan kaynaklanıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam