SON DAKİKA
reklam
reklam

Libya konusunda Fransa’nın endişeleri

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 11 Ağustos 2020, Salı - 10:27   Okunma Sayısı:

Fransa’nın geçmişte teröre bakışı

19’uncu yüzyıldan beri Afrika’da başlayan ezme ve üzme serüvenleriyle Fransa, dünya milletleri arasında sicili bozuk bir ülkedir. Fransa’nın önceki Cumhurbaşkanları, Türkiye’nin PKK ile olan münasebetlerine hep duyarsız kalmışlardır. Bunlar doğrudur. Fakat bu örnekleri vererek Fransa’yı bu şekilde itham etmek de belki uygun değildir.

Mitterrand döneminde PKK terörüne karşı ilgisi tavan yapmış ve adeta terör örgütünün sırtını sıvazlamış olan Fransa, Türkiye’nin çağrılarını hep kulak arkası etmiştir. Bugünün Fransa’sının Suriye’ye müdahalede Türkiye ile bazı ortak görüşlere sahip olması ise dikkat çekicidir.

 

2000’li yıllarda başlayan kaygılar

Yabancı basında çıkan haberlerde, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan ve Türkiye’nin de parçası olduğu ortak güvenlik sisteminin güvenilirliğini ölçme fırsatının değerlendirilmesi gerektiği ele alınıyordu.

Ankara’nın 1991’de Irak operasyonlarına istemeyerek katıldığı, 2003’te de Amerikan askerlerinin Türkiye üzerinden Irak’a girişini engellediği hatta bu nedenle “NATO üyeliğinin sorgulanması” gerektiği belirtiliyordu.

 

Arap Baharı ve etkisi

Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IRIS) Türkiye uzmanı Didier Billion ise, “Uluslararası ilişkilerde düşmanlarınızın düşmanları her zaman dostunuz değildir” diyerek Ankara’nın Suriye politikasında “hata yaptığını” söylüyordu. Fransız uzman, sadece Ankara’nın değil, Washington, Paris ve Londra’nın da Suriye’deki güçler dengesini ve Baas Partisi ile Suriye toplumunu oluşturan değişik unsurlar arasındaki dinamikleri gerektiği gibi analiz edemediğini belirtiyordu.

Ankara’nın Suriye dosyasındaki “Radikal siyasi tutumu ile Türkiye’yi tehlikeli ve kendi çıkarlarına aykırı bir siyasi çizgiye sürüklediğini” savunan Billion, “Hiçbir dış politika dini görüşler üzerine inşa edilemez, bu konuda sadece ulusal çıkarlar pusula işlevi görmelidir” şeklinde konuşmuştu. Fransız uzmana göre Arap Baharı, Türkiye’nin “bölgesel güç olma” kapasitesinin sınırlarını da açığa vurmuştu.

 

Libya konusu açılınca

Diplomasi ve basın dünyasında 'Fransa’nın Libya konusunda Türkiye’yi hedef tahtasına oturtmak istediğiyle ilgili birçok haber çıkmıştır. Bölgede çok aktör olmasına rağmen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye’nin Libya’daki varlığına karşı çıkarak tehlikeli bir oyun oynadığından söz etmiştir. Bu yetmiyormuş gibi Fransa Savunma Bakanlığı Türkiye'yi NATO’ya şikâyet bile etmiştir.

Fransa Dışişleri Bakanı, "… Libya’nın Suriyelileşmesi durumu ile karşı karşıyayız…" diyerek Türkiye’nin uyguladığı Libya politikasından rahatsızlığını dile getirmiştir. Aslında Fransa’nın endişelerinin şunlardan kaynaklandığını söylemek olasıdır:

 

  1. Her ne kadar AB’nin doğudaki sınırları Karadeniz’e ve Kıbrıs’a kadar yaslanmakta ve

Fransa bu sınırlara bu sınırlara ve dolayısıyla Rus tehdidine uzak ise de, Türkiye’nin kendi güneydoğu sınırlarında Ruslarla olan işbirliği Libya’da da sürmektedir. Rusya, ittifak karşısında bir ülkedir ve Libya’ya yerleşmekle Fransa’ya yakın tehdit oluşturmaktadır.

  1. Rusya’nın Libya’ya yerleşmesi demek hava gücü, füze sistemi ve elektronik dinleme

sistemlerini de yerleştirmesi demektir. AB’nin kuzeyde Baltık üzerinde yaşadığı tehdit, güneyde Akdeniz üzerinden de kıskaca dönüşecektir.

  1. Fransa’nın hiç de göz ardı edemeyeceği bir başka konu ise petrol, göç ve terördür.

Bu korkular nedeniyle Elysee Sarayı, Libya’yı dışarıdan destekleyen ülkelerin bu politikalarından vazgeçmelerini istemekte ve neredeyse hemen her gün Libya konusunda Türkiye’yi sorumlu tutan açıklamalar yapmaktadır. Açıklamalar yetmiyormuş gibi Fransız Bakan ve yetkililer Tunus ve ABD ile görüşmeler de yaparak haklılıklarını ispat etmek ve yandaş kazanmak istemektedirler.

Ayrıca AB’nin, petrol zengini bölge olan Doğu Siranayka’da gözü vardır. Sebebi de burada General Hafter’in bu toprakları ele geçirmesi yönündeki çabalarıdır. Mısır ordusunun varlığı da göz ardı edilmemelidir. Türkiye attığı her adımda karşısında kendi ittifakının üyeleriyle karşılaşmakta ve deyim yerindeyse tökezletilmek istenmektedir. Libya’da bulunduğumuz sürece biraz işimiz olacak galiba?

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam