SON DAKİKA
reklam
reklam

Tehcir ve Tecrit (Kitap tanıtımı) -II -

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 28 Ekim 2020, Çarşamba - 09:45   Okunma Sayısı:
  1. İngilizlerin Boer Harbi

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin kurulu olduğu topraklarda Birleşik Krallık ile Boerler arasında gerçekleştirilen askeri çatışmalara verilen isimdir. I. Boer Savaşı 1880-1881 yıllarında Büyük Britanya ile Transvaal Cumhuriyeti arasında, II. Boer Savaşı ise Büyük Britanya ile özgür Orange Devleti ve Transvaal Cumhuriyeti arasında cereyan etmiştir.

Güney Afrika’daki çatışma, Boerlerin 12 Ekim 1899’da Natal’ı ve bundan birkaç hafta sonra da Cape Colony’yi işgal etmeleriyle başlamıştır. Geniş bir alana gelişigüzel dağılmış olan İngiliz kuvvetleri acilen şehirlerin içindeki mevzilerine çekilirken İngilizler sahra kuvvetlerini harp nizamına sokmuşlardır..

Boer liderliği, 17 Mart 1900 tarihinde ordunun taktiğini değiştirerek konvansiyonel muharebeden gerilla yöntemlerine başvurmuş ve İngilizlerin iletişim kanallarını akamete uğratmayı başarmıştır. Boer başkenti Pretoria’nın düşüşünü takiben Boer Başkomutanı General Louis Botha, İngiliz demiryollarının imhası emrini vermiştir. Komando birlikleri bir dizi saldırı gerçekleştirerek 100.000 sterlinin üzerinde hasara yol açmış ve Pretoria’yı tam bir hafta boyunca tecrit etmiştir.

Bu eylemler İngilizleri tehcir politikasını uygulamaya yöneltmiştir. 16 Haziran tarihli, demiryolu ve telgraf hatlarını imha eden, Boerlere yardım ve yataklık eden siviller hedef alınmaya başlanmıştır. Bu acımasız tedbirler arasında,

 

  1. Boerlerin evlerinin yakılması, sivil mukimlerin harp esiri olarak alıkonulması,
  2. Sivillere ceza amacıyla çiftliklerinin yakılması, zorla trenlere bindirilmesi,
  3. Sivillere sıkıyönetim uygulanması sayılabilir.

 

Yaklaşık bir ayı bulan tarama ve süpürme faaliyetlerinde İngilizler, 7.000 at, 38.000 koyun (ki bunların 15.000 adedi nakledilemediği için boğazlanmıştır.) ve yaklaşık 6.000 baş kadar da sığır ele geçirdiler. Toplama Kampı ifadesi ilk defa bu dönemde telâffuz edildi.

Eylül 1901 başlarında İngilizler, çoğunlukla 3.000-5.000 arasında kişiyi barındıran 13 kampta 100.000’in üzerinde sivili esir tutmaktaydı. Boerlerin ırkçı politikalarından dolayı teyakkuz halinde bulunan İngilizler beyazlarla siyahları farklı kamplara ayırdılar. Takriben 66.000 kadar siyahı eylül ayında hapsettiler. Tifüs ve dizanteri gibi hastalıkların kalabalık çadırları kasıp kavurmasıyla birlikte ölüm oranları bu kamplarda bulunan her iki ırk için de muazzam derecede artış göstermiştir.

Mayıs 1902 itibariyle kamplara toplanmış yaklaşık 107.000 siyahî bulunmaktaydı. Ölülerin toplam sayısı ise tartışmalıdır. En kapsayıcı tahminler kamplarda neredeyse 28.000 beyaz Boer’in öldüğünü ileri süren harp sonrası Boer hükümet müfettişi tarafından açıklanmıştır.

 

Alıntılar

Osmanlı İmparatorluğu’nda 1878’den 1915’e kadar görülen isyan ve isyana karşı koyma faaliyetlerinin askeri tarihine değinilmektedir. Yazar bu çalışmasında Kürt, Arap, Yunan-Makedon ve Senusi isyanları gibi örneklerin bulunduğu bir dizi önemli Osmanlı kontrgerilla harekâtını çeşitli yönleriyle anlatmaktadır.

   21’inci yüzyıl başı itibariyle var olan geniş literatürde Osmanlıların isyana nasıl tepki gösterdiğine ve kontrgerilla harekâtını nasıl ele aldığına dair pek az analiz vardır. İmparatorluğun merkezi alanları içinde ağır silahlarla donatılmış Ermeni ve Makedon devrimci komitalar özerklik ve bağımsızlık gayeleriyle müteaddit defalar isyana kalkışmıştır.

 

İsyan bastırma taktikleri

   Osmanlılar isyanları bastırabilmek için isyana karşı koyma taktikleri uygulamış ve geniş ölçekteki askeri kuvvetleri bu iş için seferber etmişlerdir. Nüfusun yerinden çıkarılması ve tehcir uygulamaları, epey tantana koparmış insan hakları ihlâlleriyle sıkça öne çıksalar da, isyana karşı koyma faaliyetleri dünya hükümetlerince genellikle kabul gören yerleşik uygulamalar haline gelmiştir.

   Osmanlılar, İtalyanların 1911 Libya işgaline bir tepki olarak gerilla danışmanları suretinde geçici bir gayrinizami askeri kabiliyet geliştirdiler. 1912-1913 Balkan harplerini takiben Osmanlılar, Balkanlarda ve Rus Kafkasyası’nda gerilla savaşlarını kışkırtmak gayesiyle tasarlanan Teşkilât-ı Mahsusa’yı vücuda getirerek resmi bir gayrinizami harp yeteneğini faaliyete geçirdiler.

 

Yorumlama

Kitapta konular akıcı şekilde devam edip gidiyor. Türkiye’ye zaman zaman demokrasi dersi vermeye kalkanlar, sözde soykırımın sebebi ve suçlusu olarak görenler, hukuku sadece kendileri için çalıştıranlar neler yapmış, görüyorsunuz değil mi?

Osmanlı Devleti’nin yıkılış süreci sonunda dışa karşı eğer bir direniş ve karşı koyma olmasaydı, kesinlikle biz de bir sömürge ülkesiydik bugün. Siz Irak’ın dış politikasında bağımsız hareket edebileceğini düşünebiliyor musunuz?

Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz.

  

    

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam