SON DAKİKA
reklam
reklam

AZINLIK OKULLARI

Köşe Yazarı: Salih KOÇ   Eklenme Tarihi: 31 Mayıs 2021, Pazartesi - 09:29   Okunma Sayısı:

Cumhuriyetten önce yurdumuzdaki yabancı azınlık okullarının varlığına dair genel bir bilgiye sahip olsak da vehameti konusunda bizim gibi sıradan insanların verilere dayalı istatistiki bir bilgiye sahip olduğunu sanmıyorum.

Cumhuriyetten önce nüfusun yüzde sekseninden fazlası köylerde yaşardı. Okuma yazma oranları da yaklaşık yüzde onun altındaydı. Kadınlarda bu oran çok daha düşüktü. Hatta denir ki; sayımda insandan bile sayılmaz, yeri sarı öküzden sonra gelir. Biz tabi ki o günleri yaşamadık. Bunları o günleri anlatan kaynaklardan okuduk, öğrendik...

Osmanlı köylüsü çiftçilikle uğraşır. Başta ordu için at olmak üzere hayvan yetiştirirdi. Üretim yoğun bir emek gerektirdiği için her evde çok miktarda çocuk olurdu. Köyde çocuk da olsa herkese göre yapılacak bir iş mutlaka vardır. Çocuk hiçbir iş yapamasa bile en azından kardeşine bakardı. Aslında o da önemli bir işti. Köylü vergisini verir, askere gider, orduya at besler, hep verirdi. Ömrü vermekle geçer, bir kerecik de olsa aldığı hiç görülmemiştir. Savaşta en önde cengaver, ganimet paylaşımında akıllara bile getirilmezdi...

‘’Bu kadar okuma yazması olmayan insanlardan oluşan devlet ‘’bürokrasi işlerini nasıl yürütüyordu?’’ diye bir soru akla gelebilir. Osmanlıyı oluşturan teba sadece Türklerden ibaret değildi. Ermeniler, Rumlar başta olmak üzere çok sayıda azınlıklar vardı.

Bir ülke düşünün ki; ülkenin tüm resmi işleri bu defşirme ve azınlık dediğimiz insanlar tarafından yürütülüyor ve bu eğitimli insanlar azınlık okullarında yetişiyor. Ülke başta İstanbul olmak üzere; İngiliz, Amerikan, Fransız, İtalyan vb. azınlık okulları ile baştan başa sarılmış. Azınlıkların çocukları okula giderken bizim okul çağı çocukları davar peşinde gezer, aile ekonomisine katkıda bulunurdu... İşin en ilginç tarafı da bunu hiç sorgulamaz, dert bile etmezlerdi...

Anadolu’daki azınlık okulları yönetimleri işin biraz da kurnazlığına kaçarak yörenin hali vakti yerinde olan eşrafının çocuklarını da okullarına alır onları da susturmasını bilirdi. Bu vesile ile okullarının iaşesini, yöre halkından teminde zorluk çekmezlerdi.

Cumhuriyetin kurulması ile birlikte bu okullarda nasıl bir eğitim yapıldığını bilen Atatürk Büyük Millet Meclisinden çıkarılan bir kanunla bu okulların tamamını bedelini ödeyerek kamulaştırmıştı. Belki o zamanlarda bunlara karşı çıkanlar da olmuştu ama Atatürk genç Cumhuriyetin bağrında ona düşmanlık besleyen okumuş insanların yetiştirilmesine gönlü razı değildi. İyi ki de razı değildi...

Bu okullardan o kadar çoktu ki; İstanbul, Bursa, Edirne, Adana, Elazığ, Samsun Merzifon, Erzurum gibi şehirlerde 1924/25 Öğretim yılında 138 azınlık okulu vardı. Azınlık okullarının en görkemlilerinden biri de İzmir Şirinyer’deki (Kızılçullu) Amerikan kolejidir. Hatta Adnan Menderes de bu okulun mezunlarındandır. Bu azınlık okulu kamulaştırıldıktan sonra Türkiye de Köy Enstitülerinin temeli sayılan Köy Öğretmen Okulu/Kursları Eskişehir Çifteler ve İzmir Kızılçullu’daki Amerikan Koleji binasında açılır... Bir süre Kızılçullu Köy Enstitüsü olarak kullanılan bu okul Türkiye’nin Natoya girmesi ile beraber 1952 yılında o okulun da (Amerikan Koleji) mezunlarından olan Adnan Menderes Hükümetince Natoya Karargah binası olarak verilmiştir...

Uzun lafın kısası; toprakları üzerindeki (azınlık okulları) okullarda o kadar hain, düşman yetişmiştir ki; sonuç malumunuzdur... Tarih tekerrürden ibaret derler. Bugün şekil değişse de (öze dikkat!) okullarımızdan Cumhuriyet karşıtları yetiştirilmesine seyirci kalıyor muyuz? Biz, biraz da işin bu tarafını sorgulayalım. Ne dersiniz?..

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam