SON DAKİKA
reklam
reklam

Köklü sorunlar

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 22 Ocak 2021, Cuma - 01:19   Okunma Sayısı:

Pandemi, tüm dünyayı vurmaya devam ederken daha önceden belirlenen birçok plan, proje ve hedef belki de çoğu ülke için askıya alınmıştır. Doğu Akdeniz’de meydana gelen heyecanlı günlerin bugün durulma göstermesi acaba pandemiden midir?

 

Fransa için Doğu Akdeniz sadece Akdeniz’deki sorun mu?

Elbette Doğu Akdeniz, sadece kendi başına bir sorun değildir. Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika topraklarında güç kaybetmeye başlamasıyla Fransa önce 1830 yılında Cezayir’i işgal etmiştir. Fransa için bu topraklar zenginliğiyle kuzey Afrika’da el atılacak ve elde bulundurulacak ilk hedeftir.

Fransa, zenginlik yağmacısı ve köleci zihniyettedir. Daha sonraki yıllarda ve özellikle I. Dünya Savaşı yıllarında kendi Kara Kuvvetlerine asker temin edeceği yer olarak görmüştür Cezayir’i…

Afrikalı yüksek tabakadan olanlar, 15’inci yüzyıldan beri Fransız sömürgelerinde yetişmiş ve Fransız çıkarlarını savunacak şekilde yetiştirilmiş olduklarından sömürgeciliğin iyi olduğunu ve bağımsız olmamaları gerektiğini savunmuşlardır yıllarca...

Sömürgecilik ve bağımsızlığa karşı çıkış “Avro-Afrikacılık” kavramıyla açıklanmak istenmiştir. Bu kavram 1927’de “Afrika, Avrupa’nın Yayılma Alanı” adlı kitabın yazarı Guernier adlı bir Fransız tarafından ortaya atılmıştır.

Fransa, dün bu topraklar Osmanlı Devleti’nin elindeydi. Türkiye bugün Libya’da kendisine bir üs sağladığına göre yarın da Cezayir ve Fas’a uzanacaktır, şeklinde düşünerek tehdidi Doğu Akdeniz’de önlemek isteyecektir. Hem doğal gaz gibi enerji kaynağının olması, hem de enerji aç’ı olan Avrupa’nın bu bölgeyi Türkiye’ye bırakmak istememesi Fransa’nın lider olma konusunda ağzını sulandırmıştır. Bu nedenle de Yunanistan’ın yanında yer almıştır.

 

AB’nin diğer ülkeleri ve Doğu Akdeniz sorunu

20’nci yüzyılın başlarından itibaren, öncelikle Libya toprakları hassasiyet kazanmış, özellikle İtalya’nın bahis oynamasına zemin hazırlamıştır. Libya’nın kuzeyinde ve tam karşısında bulunan İtalya, bugün için istikrarsız hükümet yapılarına sahiptir. Bu nedenle AB içinde Fransa-Yunanistan ikilisinin Türkiye karşıtı tavırlarına rağmen o safta yer almamıştır.

Almanya ise pandemiyle uğraşmanın yanında en büyük korkusu göçmenlerle ilgili kriz yaşamakta ve kendi başına bir de Türkiye ile gerginlik yaşamak istemediğini, kendi stratejik çıkarlarını düşündüğünü Fransa’ya hissettirmektedir. Ayrıca bir de ekonomik kriz yaşamaktadır.

Siyaset bilimci Valentin Naumescu, Atlantik ötesi ilişkilerin sarsılmasının en çok Orta ve Doğu Avrupa’da hissedileceğini belirterek,

 

“O zaman Batılı süper güçler bizim bölgemizde işlerin yolunda gitmesiyle ilgilenmeyeceklerdir. Bölge Batı'nın stratejik çıkarlarının radarından çıkacak ve Karadeniz'de askeri üsler için bir yerleşmeden ibaret olacaktır. ...

ABD olmadan bu bölge yine istikrarsızlaşır, AB’nin merkezine dahil olmamak bizi yeniden yolsuzluklara bulaşmış periferide tutar ve piyasalarımız, Batılı olmayan büyük güçler tarafından ele geçirilmeye açık hale gelir. ...

Dikkat! Ruslar geliyor! Daha iyimser olalım hadi: Rusya'ya karşı bir alternatifimiz daha var, o da Çinlilerin gelmesi!” benzetme yapmıştır.

 

Evet, Almanya bunun bilincindedir. Askeri tehlikenin varlığını göz ardı etmemekte, ancak doğuya açılma politikasının, Çin’in batıya açılma politikasıyla kesilebileceği endişesini taşımaktadır. Bu politika stratejik ölçüde ticari amaç ve avantajlar içermektedir. Karadeniz ve batısı, 1990 öncesinde olduğu gibi Rus yönetimine geçebilir veya Rus/Çin ekonomik kuşatması altına alınabilir.

 

Yorumlama

AB yüksek temsilcisi Borrell, Türkiye ile ilişiklerindeki olumsuz eğilimi sonlandırmak istemekte, EPP (Avrupa Halk Partisi) Grubu Başkanı Weber ise, AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerini derhal sonlandırması görüşünü ileri sürmektedir.

 

Görülüyor ki, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler tırmanışa da geçse durulma da gösterse çıkar hesapları son derece karmaşıktır. Şu anda bile beyin fırtınaları estiriliyordur. Türkiye, NATO ile de hareket etse, Rusya ile de işbirliğine gitse hiçbir AB ülkesi bu avantajlı durumu Türkiye’ye kaptırmak istemeyecektir.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam