Bizim ülkemizin en büyük sorunu belkide bu konu.. sorunda değil aslında düzeltilemeyen, bir çare bulunamayan, utanç verici hâl.. Kadına şiddet..
Neler yapılmadı ki bu durumun önüne geçmek için yine de bir gelişmesi yok ve hala şiddetin,tacizin,tecavüzün önüne geçmek için devletimiz ve bütün sivil toplum kuruluşları,dernekler ve ismini sayamadığımız kadar birçok insan bu vahşete dur demek için çaba sarf ediyor. Ama nedense bizim ülkemizde kendini asarım keserim diye nitelendiren ve ataerkilliği ön plana atarak 'ya benimsin ya kara toprağın' diyen insan müsvetteleriyle aynı havayı soluyoruz ne yazıkki!.
Daha çok olmadı 19 yaşında üniversiteli bir genç kızın sevgilisi tarafından ilk önce dövüldüğü sonrada kaçmak isteyince işkence ederek öldürüldüğü haberini aldık. Sebep neydi peki ayrılmak istemesi miydi. Daha yaşları 19-20 olan bu gençler nasıl eğitiliyor nasıl bir ailenin içinde büyüyorlar da bu duruma düşebiliyorlar.Anlamak mümkün değil ve tarifi yok. Kadına şiddeti uygulayan bu insanlarda acizlik duygusu ve kendini ispatlama düşüncesi kesinlikle var ve bu insanlar geçmişinde sorunlar yaşayarak o hale gelmiş yardım alması,tedavi görmesi gereken durumdadırlar.Geçtiğimiz günlerde de Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününü kutlamışken bu önemli günün nasıl ortaya çıktığınada bakalım.
Kadına yönelik şiddet, ulusal ve uluslararası tüm gelişmelere rağmen, coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve öğretim düzeyine bakılmaksızın tüm dünyada ve kültürlerde yaygın olarak görülen evrensel bir sorundur.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün geçmişten günümüze uzanan kanlı bir tarihi var. İşte o olay:
25 Kasım 1960'ta Dominik Cumhuriyeti'nde diktatörlüğe karşı mücadele eden üç kız kardeş Patria, Minerva, Maria Mirabel'in cesetleri bir uçurumun dibinde bulundu. Mirabel kardeşlerin, tecavüz edilerek vahşice öldürüldüğü ortaya çıktı ve onlar diktatörlüğe karşı mücadelenin sembolü oldu. Bütün dünyada yankı bulan bu gelişmeler karşısında Birleşmiş Milletler 17 Aralık 1999'da, 25 Kasım'ın "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" olarak benimsenmesine karar verildi.
Mirabel kardeşlerin öldürülmesinden sonra ertesi sabah gazetelerde bu ölümlerin bir kaza sonucu meydana geldiğini anlatan bir haber çıktı. Ama gerçek göründüğü gibi değildi. Mirabel kardeşler, ülkelerinde siyasal özgürlük için kararlılıkla mücadele ederek Latin Amerika'daki diktatör Rafael Leonidas Trujillo'ya meydan okudu .Bu yüzden diktatörlük tarafından zulme uğrayarak pek çok kez hapsedildiler ve en son olarak da 25 Kasım 1960 yılında arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkenceyle katledildiler. Sonrasında, bu katliam kayıtlara "araba kazası" olarak geçti.
1981'de Dominik'te toplanan Latin Amerika Kadın kurultayında; 25 Kasım , "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Ve Uluslararası Dayanışma Günü" olarak kabul edildi. Daha sonra 1985 yılında, BM tarafından "25 Kasım, kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için uluslararası mücadele" günü ilan edildi.
Pedro Mir (Dominikli şair) tarafından "Amén de Mariposas" (Kelebeklerin Amini) adlı, üç kız kardeşin katlini kınadığı şiirinde kullanıldı. Aynı dönemde, Dominik Cumhuriyeti'nde ve Amerika'da en çok satan yazar olan Julia Alvarez, Mirabel kız kardeşlerin hayatını anlattığı romanını In the Time of The Butterflies (Kelebekler Zamanı) yayımladı. Ve bu kitap, Mirabel kız kardeşlerin kelebekler olarak tanınmasına neden oldu. 2000 yılı 25 Kasım'ında Mirabel Kardeşlerin cesetleri doğdukları köye kadın örgütleri tarafından taşındı.
Bu önemli günü sadece bir güne sığdırmamamız gerektiğini ve kadınlarımızı çocuklarımıza her ne olursa olsun şiddetle bir çözüm gösterilmeyeceğini insanlara aktarmak için birlikte çaba sarf edelim. Kızlarımız,çocuklarımız,annelerimiz korumak kollamak bizlerin elinde ve bu canilere göz yummayalım her kim olursa olsun susmayın ve susturulmanıza müsade etmeyin.
Sana ruh üflendiğinde bir kadının karnındasın, ağladığında bir kadının kucağındasın, aşık olduğunda kadının kalbindesin. Ona güzel davran.