SON DAKİKA
reklam
reklam

AB-Küba İlişkilerinde Dağınık Düzen

Köşe Yazarı: HASAN BİRGÜL   Eklenme Tarihi: 13 Nisan 2022, Çarşamba - 11:29   Okunma Sayısı:

Saygıdeğer okurlarım; 1492 yılında Kristof Kolomb’un işgali ile İspanya toprağı ilan edilen Küba’da 16. Yüzyılın başlarından itibaren topraklarda İspanyol kolonileri inşaa edilmeye başlanmıştır. Üç asır İspanyolların boyunduruğu altında sancılı bir süreç geçirmişler ve tükenme noktasına gelmişlerdir. Bir nevi demografik melez bir yapı oluşturulmaya çalışılmıştır. 19. Yüzyılın diğer yarısı İspanyolların etkisini kaybetmesi ve ABD’nin etkisini arttırdığı bir dönem olmuştur. Ve ABD tamamıyla etki mekanizmasını İspanyolların ellerinden alıp kendi ellerine geçirmiştir. 1868 ve 1878 yılları arasında süre gelen On Yıl Savaşları’nın ardından imzalanan Zanjon Anlaşması farklı bir sistematiğe geçilmiştir. Sürgündeki lider Jose Marti’nin önderliğinde yakılan bağımsızlık ateşi, İspanya’nın adaya asker çıkarmasına sebebiyet vermiştir. ABD hatta gemisi batırıldığı için Küba’ya savaş açmıştır. Paris Barış Antlaşması ile Küba ABD’nin himayesi ve kontrolüne girmiştir. 20 Mayıs 1902’de imzalanan Platt Antlaşması ile Küba ABD’nin nezdinde bağımsızlığını ilan etmiştir. ABD’nin göz hapsinde olan Küba ekonomik ve finansal sorunlar, işsizlik ve yoksulluk gibi konularda ciddi zorluklar yaşamıştır. 1 Ocak 1959’da Castro liderliğinde Küba devrimi gerçekleşmiştir. Castro döneminden sonra sosyalist bir çizgiye doğru ilerleyerek SSCB ile yakınlaşmıştır. Hatta ABD ve SSCB arasında baş gösteren füze krizini hatırlıyoruz. 1970’lerden itibaren ülkede siyasal ve ekonomik olarak pozitif adımlar atılır. 90’lardan itibaren ise ÇİN, AB ve Latin Amerika ülkeleriyle stratejik pazarlara ve yeni müttefiklere yönelir. Dış ticarette ileride partner olacağı Avrupa ülkeleri İspanya, İtalya ve Almanya ile önemli ilişkiler geliştirmişlerdir. Şimdi ise Küba yine ekonomik kriz ve yönetimsel sorunlar içerisinde AB ile ilişkileri inişli çıkışlı bir hal almıştır.

12 Temmuz 2021 günü Küba'da binlerce vatandaş günü ekonomik kriz ve yaşam koşullarını protesto etmek için sokağa çıktı. Devlet Başkanı, Kübalıları "Devrimi Savunmaya" çağırsa da artık Küba bu durumdan ciddi zarar görmüşe benziyor. Çalkantılı bir süreç geçiren Küba yine olumsuz bir sürece doğru yol alıyor. Bu yıl 29’uncusu yapılan BM Genel Kurulunda BM’ye üye 193 ülkenin 184’ü Küba’ya uygulanan ambargonun artık son verilmesi lehine oylarını kullandı. ABD yönetimi, modern tarihin en yıkıcı ve uzun ambargosunu Küba’ya uyguluyor. 1960 yılından itibaren uygulanan ambargo Küba’yı derin bir çıkmaza doğru sürüklerken AB Ülkelerinin bu ambargo karşısında etkisiz duruşu ve yıllardı çözümlenemeyen meseleleri sıkıntılı bir hal almış gibi gözüküyor. Bilindiği üzere Küba hükümeti 3 Ocak 2021’de Avrupa Birliğinin etkili üyeleriyle diplomatik ilişkileri normal seviyeye getirme kararı almıştı. Fakat AB-Küba arasındaki ilişkiler genellikle çıkmazla veya belirsizlik üzerinden devam ediyor. Hatta 2003 yılında Küba’da çok sayıda muhalifin tutuklanması üzerine diplomatik yaptırımlar uygulamıştı. Bunun üzerine 11 Mart tarihinde Küba’yı kınayan bir tasarı AB tarafından onaylanmıştı. Cezaevinde Tamayo olayı olarak bilinen açlık grevleri ve gaddarca ölümlere kınama yollamıştı. AB ve Küba ilişkileri inişli çıkışlı halleri sürekli devam etmiştir. 2003 yılındaki bu yaptırımlar 2008 yılında kaldırıldı. 2014 yılında diplomatik ilişkiler normal seyrinde ve olumlu şekilde devam etti. 2016 yılında AB’nin Dış ilişkiler Yüksek temsilcisi Federica Mogherini, Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez ilk siyasi anlaşma Brüksel’de imzalandı. 2016’nın mart ayında AB ile Küba birlikte önemli bir adım attılar. Bilindiği üzere AB ile anlaşması olmayan tek Latin ülke Küba’ydı. Federica Mogherini Küba’ya çok önem veriyordu. Hatta ABD Başkanı Trump’ın tekrar Küba’yı terör listesine almasına ve ambargo uygulamasına çok ciddi tepki göstermişti. ABD’yi illegal ve modası geçmiş bir ceza olduğunu söylemiştir. Mogherini ayrıca ABD ambargosunun tek sonucunun hayat şartlarını kötüleştiğini ve Avrupa’dan tecrit ettiğini basına açıklamıştı. Obama döneminde atılan olumlu adımlar Trump dönemiyle yerle bir olmuştu. Trump’ın AB ülkelerini ve transatlantik ilişkileri çok önemsememesi zaten eleştirilen bir kısımdır. Fakat AB bu sefer işi sağlama almak istiyor. Küba AB için önemli bir ticaret ortağı, Küba dış ticaretinin üçte biri AB üyesi ülkelerle sağlanmaktadır. Küba için önemli olan Turizm AB’nin de desteğiyle önemli bir konumda özellikle 2016 yılından itibaren ciddi rakamlara ulaşmış durumda. Siyasi olarak da ABD’yi dolaylı uyarmak için hazır fırsat görüyor. Trump zamanında buna şahitlik etmiştik. Trump sonrası Biden döneminde ABD-Küba-AB üçgeninde önemli adımların atılacağı gibi gözükse de Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, ABD Başkanı Joe Biden'a Küba için çağrı yaptı. Borrell, Küba'nın terör listesinden çıkarılmasını istedi. Fakat ABD yönetimi, Küba'da hükümet karşıtı göstericilere yönelik insan hakları ihlalleri olduğu gerekçesiyle bazı Kübalı yetkilileri yaptırım listesine aldığını açıkladı. Küba halkı pandemi dönemini ekonomik ve finansal sorunlarla geçiriyor. Bir yanda koronavirüs salgını diğer yanda ABD'de Trump yönetiminin kararıyla sıkılaştırılan ekonomik yaptırımlar Küba'yı son yılların en büyük ekonomik krizine sürükledi. Ülkenin en önemli gelir kaynaklarından olan turizm salgınla birlikte durma noktasına geldi ve ülkenin büyük ihtiyaç duyduğu döviz akışı kesildi. Salgın yüzünden restoran ve işyerlerinin kapanması sonucu çalışanlar da işsiz kaldı. AB Küba ve ABD’nin arabuluculuğu görevini de üstlenmiştir. AB bu sefer inişli-çıkışlı diplomasiyi ve sorunları ortadan kalkması için efor gösterecek.

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam