SON DAKİKA
reklam
reklam

Kabotaj ve Kabotaj Bayramı

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 1 Temmuz 2022, Cuma - 11:55   Okunma Sayısı:

Bir ulusun kendi karasuları içinde kalan ulusal deniz çevresini kullanması onun kabotaj hakkıdır. Bu hakkı dünya üzerinde ilk kez 16’ncı yüzyıl ortalarında İngiltere kullanmıştır. Türkiye, ekonomik temellerin atıldığı 1923 yılındaki I. İktisat Kongresi’nde kapitülasyonlarla yabancılara terk ettiği deniz varlığına sahip olmuştur.

 

Osmanlı Devleti

Osmanlı Devleti tarihinde ilk olarak I. Murad’ın dönemi 1365 yılında Dalmaçya kıyılarında fakir bir ülke olan Ragusa Cumhuriyetine beş yüz duka haraç karşılığında ticarî imtiyaz verilmiştir.

1397’de Osmanlı ülkesine gelen Bizans elçi ve konsoloslarına bazı ayrıcalıklar tanınmış, buna karşılık Bizans İmparatorluğu’ndan İstanbul’da bir Türk mahallesi kurma ve bu mahallede oturan Türklerin davalarına bakmak üzere kadı ile din işlerini yürütecek müftü tayin etme hakkı elde edilmiştir. 

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde, Bizans’ın Venedik ve Ceneviz’e tanıdığı imtiyazları küçük bazı değişikliklerle kabul etmiş, 1479’da Venedik’e Kefe ve Trabzon limanlarında ticaret yapma hakkı tanımıştır.

Fatih Sultan Mehmed tarafından Venedik’e verilen bu imtiyazları Yavuz Sultan Selim 1513’te ve Kanuni Sultan Süleyman 1521’de Venedik’le yapılacak ticaret için genişleterek kabul etmişlerdir.

 

16’ncı yüzyıldan sonra

Mısır’ın fethinden sonra Fransız, Venedik ve Katalanlara Memlûkler tarafından verilen imtiyazlar, Yavuz Sultan Selim tarafından da tanınmıştır. Osmanlı sultanları verdikleri bu imtiyazlarla fethettikleri ülkelerde ticarî faaliyetlerin canlı kalmasını ve önemli transit yollarının faal olmasını sağlamışlardır.

Ayrıca, bu asırda Amerika’nın ve Ümitburnu’nun keşfedilmesi sebebiyle “İpek Yolu” ticareti Osmanlı topraklarından uzaklaşmış, ticaret batıya kaymıştı. Almanya-İspanya İmparatoru Şarlken’le İran şahının Osmanlı Devleti aleyhinde birlik kurmak istediklerini tespit eden Kanuni Sultan Süleyman, Şarlken’in Avrupa’ya hâkim olma isteğine mani olmak için, rakibi Fransa’yı siyasi bakımdan desteklemiştir.

Veziriazam Makbul İbrahim Paşa, Fransız konsolosu ile 1535’te tasarı şeklinde ticarî bir sözleşme hazırlamış, sözleşmeye göre Fransız tüccarlarının yüzde beş gümrük ile her iki devlete ait gemilerle serbestçe dolaşmaları ve bütün hukukî muamelelerde Fransız konsoloslarının yetkili olduklarını kabul etmiştir.

 

Osmanlı Devleti kabotaj hakkını…

Osmanlı Devleti, denizcilikle ilgili olarak yeni liman ve yolları yapmaya, yeni hammadde ve pazar kaynakları oluşturmaya önem vermiştir. Osmanlı devletinin ilk zamanlarında başlayan kıyı taşımacılığı, iktisadî durumu iyileştirmek amacıyla Karadeniz ve Akdeniz ötesi nakliyata dönüşmüştür. Öyle ki, yeni iskelelerin kurulması ve bazı nehirlerin ıslahı taşımacılıkta yeni arayışların odak noktası olmuştur.

Genellikle sınır boylarında olan bu nehirler arasında Tuna Nehri başta gelir. Stratejik anlamda Avrupa içlerine asker, askerî malzeme ve mal taşınacak özelliktedir. Diğeri Arnavutluk’un kuzey batısında Karadağ’la Arnavutluk arasında 44 km. uzunluğunda 13 km. genişliğindeki İşkodra Gölü’dür. Yine bu bölgede bulunan Boyana Nehri üzerinde, Osmanlı kayıkçılarının yaptığı nakliyatın Kırım Savaşı’ndan sonra vapur taşımacılığına dönüştüğünü görüyoruz.

Aynı şekilde Fırat ve Dicle Nehirleri üzerindeki nakliyat “şat”larla yapılmıştır. Her iki nehir Irak’ın Kurna şehri güneyinde birleşerek Şatt-ül Arap adını alır ve 400-1200 m genişliğe ulaşarak Basra Körfezi’ne dökülür.

Bu noktalar Osmanlı yönetim merkezine çok uzak olsa bile Osmanlı Devleti kendi kabotaj haklarını çok esaslı şekilde gözetmiştir.

 

Türkiye Cumhuriyeti dönemi

19 Nisan 1926 yılında TBMM’de kabul edilen ve 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu, denizlerdeki büyük zaferlerimiz arasında yerini almıştır. Bu zafer, 1 Temmuz 1926 tarihinde çıkarılan Kabotaj Kanunu ile gerçekleşmiştir.

Böylece Türk karasularında yolcu ve yük taşıma hakkı sadece Türk gemilerine verilmiş, Böylece Türkiye’nin denizlerinde tam bağımsızlığı sağlanmış oldu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, millî ekonomi gereğince yabancıların Osmanlı Döneminde kapitülasyonlardan yararlanarak kurdukları ticaret işletmelerini satın alarak millîleştirme (devletleştirme) girişimlerinde bulunmuştur.

 

İlgili yasadan maddeler

Bu yasanın Md.2’sine göre; nehirler ve göller ve Marmara Havzası ve Boğazlarda bilûmum kara sularıyla kara sularına dahil bulunan körfez, liman, koy ve sairede vapur, romorkör, istimbot, motörbot, mavna, salapurya, sandal, kayık velhasıl makine, yelken, kürek ile müteharrik merakibi kebire ve sagire ile tarak, prizman, maçuna, algarina, şat ve her nevi nakliye ve su dubaları limyo, sefaini tahlisiye ve emsali ile şamandıra, sal gibi sâbit ve sâbih vesait bulundurmak ve bu deniz vasıtalarıyla seyrüsefer ve nakliyat icra etmek suretleriyle ticaret hakkı Türkiye tebaasına tanınmıştır.

Ayrıca; dalgıçlık, kılavuzluk, kaptanlık, çarkçılık, tayfalık ve benzeri mesleklerin Türk yurttaşlarınca yerine getirilebileceği belirtilmiştir.

Yine bu kanuna göre; karasularımızda balıkçılık ve diğer tür avcılık, kum, çakıl ve batık çıkartma, dalgıçlık hizmetleri, arayıcılık, kılavuzluk, deniz balıkçılığı, deniz esnaflığı, limancılık ve liman işçiliği, gemilerde gemi adamı olarak görev alınması yabancılara yasaktır.

Hükümet, geçici olarak ve kendileri için ücret veya iştirak payı söz konusu bulunmamak üzere yabancı kurtarma gemilerinin çalışmalarına ve Türk kurtarma gemilerinde yabancı  uzman, kaptan ve tayfa çalıştırılmasına izin verilebilir (Md. 4).

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam