SON DAKİKA
reklam
reklam

Yedi düvelin artıkları

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 28 Kasım 2022, Pazartesi - 23:02   Okunma Sayısı:

 

    Hayat üç bölümdür: dünyayı değiştireceğini sandığın, değişmeyeceğini anladığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun.  (Jean Paul Sartre)

 

    Gerek sınır bölgemizde yapılan hava destekli operasyonlarda etkisiz hale getirilen gerekse kendiliğinden teslim olan teröristlerle MİT’in, Emniyet Teşkilâtı’nın ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın yaptığı nokta operasyonlarda ele geçirilen PKK militanlarının örgüte neye mal olduğu ortadadır.

 

    Daha birkaç yıl öncesine kadar sınır ötesinden karakollarımıza yapılan atışlı saldırılar, kaybettiğimiz Mehmetçikler, köy basmalar, toplu katliamlar ve okul yakmalar yapılırken bugün bu eylemlerin sayısı neredeyse sıfır düzeyine inmiştir. Silah ve uyuşturucu kaçakçılığının önünü almak için güvenlik birimleri amansız bir mücadele vermektedir. Önemli miktarda silah, mühimmat ve uyuşturucu madde ele geçirilmiştir.

 

    PKK, PYD ve FETÖ’ye karşı icra edilen nokta operasyonları devam etmektedir. Hedef belirleme ve eyleme yöneltmeyle ilgili yeni taktikler bulunsa da icra etmeye fırsat bulamıyorlar. Bu ülkeyi sahipsiz zanneden zihniyetin en ucundaki maşalara ise orman yakma görevleri veriliyor.

 

    Şimdi operasyonların sonuç ve etkilerini görmek mümkündür. Şehirlerde şiddete yönelik eylemler, gasp yoluyla elde edilen haksız kazançlar ve örgüt propagandasına hizmet eden direniş ve gösteriler azalmıştır. Canlarını dişlerine takarak görev yapan tüm güvenlik güçlerimizi ve adalet duygusunun zedelenmemesi için hassas davranan adli mercilerimizi şükranla anmak isterim. 

 

    ABD’nin PKK’ya TIR’lar dolusu silah ve mühimmat vermesi,  AB ülkelerinin siyasi destek sağlaması önlenemediği gibi bazı ülkeler de ele geçirdikleri örgüt elemanlarını Türkiye’ye iade etmemişlerdir. Fransa ise Türkiye’nin aleyhinde olabilecek her türlü gelişmeye çanak tutmaktadır. Bu nedenlerle PKK’nın Avrupa’daki mali kaynakları henüz kurutulamamıştır.

 

     Hem Türkiye ile müttefik olacaksın hem de onu dışlayacaksın. Türkiye tepki gösterince de başka konularda anlaşmazlık yaratacaksın. Tabii bu durumda Türkiye’nin işi zorlaşıyor. Siyasetçi olmak zahmet ve külfete muhatap olmak demektir.

 

    Siyaset bir nevi yönetme sanatı olduğuna göre burada Sartre’nin sözünün önemi ortaya çıkıyor. Terör konusunda önlemler alındıkça dış destek göremeyeceğimizi hatırdan çıkarmamalı ve bundan üzüntü duymamalıyız. İşin, sindirilebilecek yanlarını bulup “daha ne yapabiliriz”i düşünmeliyiz.

 

     Bu devlet 1911-1922 yılları arasında yedi düvele karşı birçok cephede dört büyük savaş vermiş, her türlü yokluğun, baskının ve zorluğun altından kalkabilmiştir. Devlet, o günlerde de kendisine karşı zararlı faaliyetlerde bulunan iç ve dış mihraklara karşı ne yaptıysa bugün de aynısını yapacaktır elbette. Bu etkisizleştirmenin çağımızın değerlerine, hukukun gereklerine ve insan haklarına uygun şekilde yapılacağından kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.

 

     HDP’nin, arkasında şu kadar kişinin oyunun olduğunu anlatmaya çalışması, TBMM’de etkinliğini arttıracağı anlamına gelmez. Terör yandaşlarının himayesinde gösteriler düzenlemesi ise Türkiye partisi olduğu imajını vermez. HDP’nin, seçim bildirgesindeki misyonunu tekrar gözden geçirmesi ve yeniden yapılanmaya gitmesi önem arz etmektedir.

 

     Terör yandaşlarına söylenecek son söz, gidilen yolun ve takip edilen politikanın yanlış olduğudur. Yazık bu ülkenin gencecik yoksul çocuklarına. Yazıklar olsun onları yanlış yola sevk edenlere!

    

           

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam