SON DAKİKA
reklam
reklam

İNSANCA

Köşe Yazarı: Kamil Yılmaz   Eklenme Tarihi: 23 Aralık 2022, Cuma - 11:45   Okunma Sayısı:

Freni patlak bir kamyonun kasasında, yokuş aşağı hızla iniyoruz, dreksiyonda kimse yok…

 

Patlak frenli kamyonun Kasasında hıca hınç doluşmuşuz biz, Türk insanları, yokuş aşağı hızla iniyoruz… Dreksiyonunda kimse yok, söför mahallinde birkaç kişi var, kim oldukları belirsiz, atladı atlayacaklar…

 

Bir yanardağın tepesinden lavların olduğu çukura doğru hızla iniyoruz… Her bir cukura dütüğünde tekerleği hooppp havalanıyor tekrar düşüyoruz kasasına aynı kamyonun… Bir yukarı sonra hoop gene aşağı…

 

Bizler tutunmaya çalışıyorken ortadoğunun her ırktan renkten insanları ellerınde kendi ülkelerinin bayraklarıyla  el sallıyorlar uğurluyorlar bizi adeta… Kimilerinin elinde kendi ülkelerinin bayragı, kimilerinde yeni edindikleri Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Belgesi, kimileri de ülkemizde satın aldıkları tapu belgelerini, bazıları da Türk işletmeciden yeni devraldıkları işyeri vergi tabelalarını sallıyorlar bizi uğurlarken…

 

Yolun kenarında bir çift takılyor gözüme el sallıyorlar sanki özellikle bana, evet evet  bana. İkametgahıma kayıt yaptırmışlardı farkedip gittiğim nüfus memurluğunda  hanemden sildiremediğim Suriyeli çit bu evet evet onlar,  evet… Hemen arkalarında iki adım ötede kayınvalideyi hiç de hazetemediği partiye yıllar önce kendisinden gizlice üye yaptıklarını farkettiğimiz  politikacı yamağı var. Biraz daha hızlanırken kamyon her saniye, el sallayanların yüzleri biraz daha fülulaşıyor bulanıklaşıyor… Az sonra bir çift göz daha takılıyor gözüme   O da ne benim TC. Numaramla işyeri açmak isterken farkedip engellediğim naylon faturacı düzenbaz değil mi o …Ömrümde hiç yüzünü görmediğim halde nasıl da tanıyorum ben bu adamı ? Nasıl bir durumun içersindeyiz neyin ortasına düştük böyle…

 

Bir bilim kurgu filminin içinde adeta oradan oraya savruluyoruz kamyonun kasası içinde hepimiz…Hooop yukarı hoppp aşağı… Bir o yana sonra diğer yana kasanın içinde pestilimiz çıkıyor…

 

Yanımda ki yaşlı teyze eczaneden farkını ödeyemediği için satın alamadığı reçetesini elinde tutuyor sıkıca. Beşlik sıvı yağ bidonu ile bana bakan amcayla göz göze geliyoruz, bir bana bakıyor sonra elindeki bidona. Yanında, tüm birikimi erimesin diye  ikinci otomobilini satın  alıp arka sokağa saklayan, her gün yanından geçerken de sanki hiç sahibi hendisi değilmiş gibi hızla yürüyen memur Hüsnü bey var. Ben mi ? Kayıttayım kameramla, son nefeste dahi belki bir işe yarar bu yaşadıklarımız diye olmalı. Kim bu yaşananların geleceğe aktarılmış belgesinden tarihe düşülmüş notun halinden ders çıkaracaksa artık… Belki bir gün mutlaka…

 

Bu kamyon kaç yıllık diye bakıyorum en yakın 50 lerden kalma Thames yada Bedford  ne zaman bindik , bu kamyonlar varmıydı hala, şaşkınlık içersindeyim ama inmek neredeyse olanaksız gözüküyor…

 

Aklınıza gelebilecek bu günkü politikacıların alayı aynı kamyonun kasasındayız… Birbirlerine şaşkın bakışlarla bakıyorlar, ‘’ Sen bana, ben sana ne demiştim, neden demiştim bana bunları söyleten neydi, aslında ben ne  etmişim’’ dercesine şaşkın bakışlarla birbirlerine bakıyorlar… Gözlerinde tüm şarlatanlıklarının anlamsızlaşıverdiğini görüyorum… Çaresizce anlamsız bakışlarla yaşanan durumu anlamaya çalışıyorlar…

 

Yokuş aşağı hızla iniyoruz, fren patlak, dreksiyonda kimse yok…

Bunca haksızlık, yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluk, adaletsizlik, içersinde bende oluşan duygunun fotoğrafı aynen bu…

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam