SON DAKİKA
reklam
reklam

Ömer Çavuşun hikayesini bilirmisiniz?

Köşe Yazarı: YASİN KOÇ   Eklenme Tarihi: 21 Mart 2023, Salı - 16:08   Okunma Sayısı:
Ömer, Yusuf, Ziya ve Ahmet 4 kardeştir. 1.Dünya savaşı patlak verdiğinde seferberlik Ömer, Yusuf ve Ziya yı orduya çağırır, 9 yaşında ki Ahmet ise yaşı küçük olduğu için gidemez evde kalır. Aylarca ağladığı söylenir.
 
Sivas'ın Yörük Koyuncular köyünden çıkan 3 kardeş Çanakkale cephesinde düşmanla çarpışır. 1914 te başlayan savaş hemen bitmez, 4 yıl sürer. Ömer Çavuş savaşın sonunu gazi olarak görürken Yusuf ve Ziya Çanakkale de şehit olmuştur. İki kardeşini vatan toprağına katık etmiş ama Gazi Ömer için savaş bitmemiştir. 1914 te savaşmaya başlamış ancak 8 yıl sonra 1922 de Gazi Mustafa Kemal İzmir’e girene kadar yarı aç yarı tok cepheden cepheye koşmuştur. Gün olduğunda savaş bittiğinde köyüne döndüğünde ne anası onu tanıyabilecekti, ne Ömer Çavuş bırakıp gittiği köyü.
 
Ömer Çavuş, Ankara Polatlı da askeri garnizonda taarruz için hazırlık içindeyken; düşman İngiliz bayrağı altında İstanbul’da Türkleri Anadolu’dan atma planları yapmaktaydı.
 
Osmanlı tam bir acz içinde. Padişah VI. Mehmet Vahdettin; düşmanla işbirliği yaparak, saltanatını kurtarma derdindedir. Anadolu’da kurtuluş mücadelesinin başında bulunan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında, idam fermanı bile yayınlamıştır.
 
İstanbul’dan yayın yapan mütareke basınında; tam bir teslimiyet ve ihanet hâkimdir. Peyâm-ı Sabah’ın 29 Nisan 1920 tarihli başlığı; "Mustafa Kemal isyancıdır, cezası ağır olmalıdır". İhanetin güçlü kalemlerinden Refi’i Cevat; "Türkler kendi güçleriyle adam olamaz, İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak" demiş, İngiltere’de istifa eden Başbakan Boris Johnson’ın büyük dedesi Ali Kemal ise; "Padişaha sadakatle bağlı Anadolu halkı, Mustafa Kemal denen şakiye haddini bildirecektir" şeklindeki bozguncu yazılarına hız vermiştir.
 
Gazi Mustafa Kemal Kuvâ-yi Milliye ordusunu kurarak Türk milletinin kurtuluşunu hayal etmektedir. O’nun gibi her Türk; Anadolu'nun Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Ermeni birliklerince işgal edildiği ve Mondros Mütarekesi ile ağır koşulların dayatıldığı dönemde çeşitli yörelerde Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı günlerde doğan bu millî direnişin ateşi ile yanmaktadır.
 
Düşmanın Ankara Haymana’ya kadar geldiği bir sırada “Ya İstiklal Ya Ölüm” düsturuyla Türk halkı 26 Ağustos’ta Büyük Taarruza kalkmış ve Anadolu’yu düşmandan geri almıştır.
 
İşte Kuvai Milliyenin garip Çavuş’u Ömer, ayağında bot yok, potin yok, yarı aç yarı tok Allah Allah diyerek Yunanı İzmir’de denize dökerek Zafere dünya gözüyle kavuşmuştur.
 
Asker İzmir’e girmişti, marşlar, bayraklar şenlik vardı İzmir sokaklarında. Her şey kontrol altına alınıyordu. Gazi Paşa rahatlamış müzakere yolunun açık olduğu mesajlarını veriyordu. Tam bu günlerde Ömer Çavuşla bir içtimada minik bir sohbete başladı.
 
-Ömer Çavuş, Sivas Emredin Paşam.
 
Mustafa Kemal: -Neresinden Sivas’ın
 
-Sivas merkeze bağlı Türkmen Koyuncular Köyü Paşam.
 
Mustafa Kemal: -Ne zamandır ayrısın memleketinden
 
-8 yıldır Paşam. 3 kardeş çıktık köyümüzden, 2 kardeşimi Çanakkale’de vatana kattık. Benim canımda feda olsun.
 
 
 
Gazi Paşa elini Ömer Çavuşun omzuna koyarak dinlemeye devam edecekti. Ömer Çavuş, çekik gözlü, buğday kavruk tenli, uzun boylu, iri omuzlu kaslı kuvvetli bir yiğit Anadolu evladıydı. Güreş’te sırtını yere getiren olmazdı. Bir defasında cephede geri çekilme esnasında urgan ipiyle bağlı teçhizatı kurtarmak için urganı elleri ile kopartmıştı. Süngüsü kim bilir hangi çarpışmada hangi düşmanın bağrında kalmıştı.
 
Ömer Çavuş kardeşleri Yusuf ve Ziya’nın nasıl aslanlar gibi savaştığının hikâyesini vatan sağ olsun sözleriyle bitiyordu. Gözler buğulanmış, sesler titremeye başlamış, ağız kurumuş, boğazda kelimeler yutkunmaz olmuştu.
 
Gazi Paşa gözlerini kısarak dinledi. Paşa; hayatını, canını emirleri uğruna vatana vermeye razı olmuş bu yiğit askerin hiç sözünü kesmeden başını onaylayarak dinliyordu. Söz bittiğinde - sende “Koç” gibisin, dedi. Konuşma bittiğinde Ömer Çavuş’un sırtını sıvazladı ve eliyle Ömer Çavuş’un sırtına hafifçe vurarak gitti.
 
Dünyayı titreten Gazi Paşa ile göz göze konuşan Ömer Çavuş, o günden sonra Koç Ömer oldu.
 
Savaş bitmiş köyüne dönmüştü evlenmişti. Erkek bir çocuğu oldu. Adını koyarken ciğerinden bir parça yaşasın istedi, Çanakkale’de bıraktığım iki yiğit kardeşim sende yaşasın ve senin adın Yusuf Ziya olsun dedi. Zamanı geldi soyadını ailenin genel ismi olan Kırdulukoğlu olarak aldı. Atatürk sağlığında gazilere iaşe parası verilmesini kararlaştırdı ama Gazi Ömer bankaya gittiğinde senin adına gelen bişey yok diyorlardı. Düşmedi üstüne Ömer Çavuş, para için mi gitmişti cepheye sanki. Bir gün devlet kapısında Kaymakam Bey hal hatır sordu Gazi Ömer Çavuş’a, parayı alıp almadığını, memnun olup olmadığını sual etti.
 
Ömer Çavuş, almadık dedi, bize gelmemiş, olsun Vatan sağ olsun dedi. Kaymakam olmaz öyle şey deyip, Ömer Çavuşun bağlı olduğu birliğe ve Ankara Dâhiliye Nazırlığına resmi dilekçe ile yazılar yazdı.
 
1-2 ay sonra Ömer Çavuş’un kapısı çalmış Kaymakam Bey kapısına gelmişti. Konu bankadan almadığı iaşe yardımıydı. Gelen para bankadaydı ama Ömer Koç olarak gelmişti. Ama Ömer Çavuş’un soy ismi Kırdulukoğlu’ydu. Kaymakam açıklayayım dedi, isimler dedi bize Ordudan gelir, senin ismin Ömer Koç olarak gelmiş, yazı yazdık ismi yanlış gelmiş esas olarak Ömer Kırdulukoğlu dedik, ama cevap olarak Gazi Paşa ismini Ömer Koç olarak girmiş, bunu artık biz değiştiremeyiz diye cevap gelmiş. Kaymakam bey nüfusta tüm işlemleri bitirip Ömer Koç olarak her şeyi yenilemiş. 2 kardeş farklı soy ismi ile hayatına devam etmiş. Ömer Koç ve evde kalan kardeş Ahmet Kırdulukoğlu.
 
Ömer Çavuş’a yıllar sonra milli mücadeleye iştirak eden İstiklal Madalyalı her gaziye olduğu gibi “Şeref Aylığı” da bağlanacaktı.
 
Ömer Koç Sivas’a köyüne döndükten sonra ona herkes Cenderme (Jandarma) derdi, bize de Cendermenin çocukları… Herkesin gözünün içine bile bakmaktan korktuğu yiğit adam İstanbul Zincirlikuyu Atatürk ün Silah Arkadaşları Gaziler kabristanında yatmaktadır. Bu vesile ile ruhu şad olsun.
 
Ömer Çavuş’un oğlu Yusuf Ziya KOÇ benim dedemdir. 2001 de vefat etmiştir. Şerefle taşıdığım KOÇ soyismine yakışır belki diye, 1914’ten tam yüzyıl sonra 2014 te dünyaya gelen oğluma Yusuf Ziya adını verdim, Çanakkale de canını bu ülke için vermiş iki yiğit askerin anısına. Ruhları şad olsun.
 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam