SON DAKİKA
reklam
reklam

ÜÇ YILLIK KALKINMA PROGRAMI

Köşe Yazarı: Zafer ÖZCİVAN   Eklenme Tarihi: 17 Eylül 2023, Pazar - 22:23   Okunma Sayısı:

Orta Vadeli Program (OVP), Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflerini belirleyen ve bu hedeflere ulaşmak için izlenecek politikaları ortaya koyan üç yıllık bir programdır.

Bir süreden bu yana hükümetin üzerinde çalıştığı, bizim de merakla beklediğimiz orta vadeli plan açıklandı. Önümüzdeki üç yıllık süreçte enflasyon, döviz kurları, ekonomik büyüme, millî gelir gibi ekonomi göstergelerinin ne olacağı beklentileri, beklentileri elde edebilmek için yapılacak çalışmaları özetleyen bir çalışmanın detayları aşağıdaki gibidir.

Daha önce %5 olarak açıklanan 2023 yılı büyüme tahmini %4,4 olarak revize edildi.2024 yılı için büyüme beklentisi %4,2025 için %4.5,2026 için ise %5 olarak açıklandı. Fert başına milli gelir ise 2024 yılında 12875 dolar,2025 için 13717 dolar,2026 için ise 14855 dolar olacağı tahmin ediliyor. Ayrıca daha haziran ayında T.C. Merkez bankası başkanımız Sn. Hafize Gaye Erkan tarafından %223,4 den %58 e revize edilen 2023 yılı sonu enflasyon tahmini %65 olarak yükseltildi. Enflasyon 2024 yılı için %33,2025 yılı sonu için %15,2 ve 2026 yılı için ise %8,5 olarak öngörülmüş.

 

Yukarıdaki özetlemeye çalıştığım ekonomik göstergeleri yaparken büyümeden ödün verilmeyeceği açıklandı.

2024-2026 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Plan'da (OVP) yer alan verilere göre; yıllık ortalama dolar kuru tahminleri 2024 için 36.78, 2025 için 43.94, 2026 için ise 47.80 oldu

OVP de yer alan makro ekonomik tedbirler ise aşağıdaki gibidir.

Büyüme tahminleri biraz iyimser olarak yapılmış gibi gözüküyor. Çünkü yüksek oranda enflasyon 2026 ya kadar devam edecek ki bu durumda üretim faaliyet ve yatırımları ekonomik güven açısından biraz zorlanabilir.


Yukarıda belirtilen dolar kurları ise 2023 yılında 23,88 TL olarak verilmiş. Doların düşmesini hayal bile edemiyoruz. Çünkü enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda doların düşmesi beklenemez. Ayrıca bugün dolar kuru 26 TL iken100 TL ye aldığınız bir malı 2024 sonunda kur %41 artacağı için 141 TLye;2025 sonunda kur %69 artacağı için 169 TL ye;2026 sonunda ise %84 artacağı için 184 TL ye alacağız demektir ki bu da tahminlerin tuttuğu, ekonomide veya sosyal yaşamda bir aksaklık olmadığı ortam için geçerli olacaktır.

Yukarıdaki istihdam tamimleri nüfus artışına göre yapılmış. Ancak her yıl üniversitelerimizden mezun olan ve mevcut işsizliğin azalması için yatırım ve işgücüne ağırlık verileceği ifade edilmiş ama hangi yatırımların yapılacağı, hangi fabrikaların açılacağı, kalkınmada öncelik verilecek bölgeler hakkında bilgilere rastlamadım.

Enflasyonun önlenmesi, en azından yükselişinin durdurulması konusuna orta vadeli programda en çok ağırlık verilen konudur. Bu konuda hazine ve maliye bakanımız Sn. Mehmet Şimşek, merkez bankası başkanımız Sn. Hafize Gaye Erkan ve ekibine güveniyorum. Çünkü üç yıldan bu yana izlenmekte olan para politikasını değiştirerek yeni bir model üzerinde çalışıyorlar. Ancak Sn. Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği “faiz sebep enflasyon neticedir” sözü doğrudur. Çünkü aldığımız bardakta, giydiğimiz elbisede, kullandığımız bilgisayarda ve diğer bütün ürünlerde üretim aşamasında kredi kullanılmıştır ve bu bedel üretim fiyatlarına yansıtılmıştır. Bu da bize enflasyon olarak geri dönmektedir. Fakat nas konusuna gelirsek Kur’an’ı Kerim’in yazıldığı 1400 yıl önce para diye bir materyal yoktu ve insanlar alışverişlerini takas usulüyle yaparlardı. Günümüzde ise iki arkadaş borç verirken bile paranın zaman değerini yani faizini hesaplamadan işlem yapmıyor. Dolayısıyla para politikasının değişmesi olumlu bir adımdır ve zararın neresinden dönülürse kardır diye düşünüyorum.

Enflasyon konusunda yapılan tahminler umarım daha önceki gibi olumsuzlukla sonuçlanmaz. Andemi ile başlayıp deprem felaketi ile yaşadığımız olumsuzluklar ve benzerlerini yaşamayız ve tahminler tutar. Yukarıdaki verilere göre en az üç yıl daha sıkıntı çekeceğiz gibi gözüküyor. Ancak başta emekliler olmak üzere dar ve sabit gelirlilerin sabrı tükendi.

Sadece bu iktidarın değil uzun yıllardan bu yana çözüm aranan cari işlemler açığı dışa bağımlı olduğumuz teme ürünler nedeniyle kapanamıyor. Bunun için ithal ikame ürün üretilmesi, ülkemizde yapılan üretim miktarının çoğalarak ihracatın arttırılması ve döviz girdisi sağlanması gerekir. Yani millet olarak çok çalışmalı, çok üretmeliyiz.

İhracat konusunda tarihi başarılara imza atıyoruz ama ithalatı da kısmamız gerekiyor. İç talep arttıkça hem enflasyon yükselecek hem de ithalat artacaktır. Öncelikle şu anda yüzde elli civarında üretimde kullanılan hammadde ve yarı mamul tedarik sürecini kendi olanaklarımızla yerli üretime çevirmeliyiz. Bunu yaptığımızda hem ithalat azalacak hem ihracat çoğalacak hem de paramız yurt dışına gitmeyecek daha da ötesi enflasyonda olumlu gelişmelere sebep olacaktır.

Bütçe açığının azalması tabii ki olumlu gelişmedir. Ancak tahminler tutmazsa ek bütçe gerekebilir. Bu da zam ve vergi demektir.

Yukarıda belirtilen yapısal reformlardan en önemlisi afet yönetimidir. Diğerleri de son derece önemlidir ama can ve mal kayıplarını önlemek için afet yönetimi gündemini korumaktadır. Diğer yapısal reformların öngörülmesi ve uygulama süreçleri aşağıdadır.





Milletimize ve ülkemize hayırlı olsun.

Kaynak: Strateji ve bütçe başkanlığı

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

[email protected]

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam