Geçtiğimiz günlerde notlar alırken aklıma bir dizi geldi. Dizi dijital mecralarda dizi ve film içeriklerinden oluşan bir yapım şirketince de yayınlanıyor. Konusu şöyle IŞİD veya DAEŞ, İsveç’te saldırı hazırlığındayken bir polisin ve zor zamanlar geçiren bir annenin sürecini anlatıyor. IŞİD’in ortaya çıkışı, saldırıları, Suriye’de egemenliği altındaki yerlerde oturttuğu hayat tarzı, örgütlenmesiyle ilgili dikkat çekici, enteresan birçok ayrıntı da dizide yer alıyor. Bu konuyu ele alan ve mini dizi haline getiren İsveçli yapımcıları tebrik etmek gerek, akılda kalıcı bir eser olmuş. Düşünsenize gündem de İsveç, NATO üyesi oluyor. Moskova’da IŞİD veya DAEŞ konser salonu basıyor ve Rusya’nın tarihindeki en kanlı saldırı gerçekleşiyor. Tabi ki suçlu aramıyoruz veya hedef göstermiyorum ama bu kadar tesadüf bana normal gelmiyor. Bu arada KALİFAT gerçekten de izlenmesi gereken bir dizi saygıdeğer okurlar...
***********************************************************************
Bölgesel ve küresel güç çatışmalarına karşı 200 yıldan fazla süren tarafsızlığın ardından İsveç, şimdi NATO'ya resmi olarak katılımını gerçekleştirdi. NATO İttifak'ına sunacak önemli stratejik varlıklara sahip olan İsveç'in üyeliği, bölgesel güç dengesinde köklü bir değişimi beraberinde getirse de bölgesel huzur sağlanmayacak. Aslında bu karar, Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından İsveç, Rusya ile tekrarlanan çatışmaların bir sonucu olarak acil bir plan geliştirmek istedi ve bir nevi ABD’nin ekmeğine yağ sürdü. Olaylara tabi güç ve denge denkleminden bakarsak, bu katılım sürpriz olmadı. NATO tarafından olaylara bakacak olursak biraz daha iyimser bir tavır ve hal içerisindeler. NATO liderleri bu yaz Washington'da önem arz eden bir zirvede bir araya gelecekler ve ittifaklarının 75.yıl dönümlerini kutlayacaklar. Fakat bu kutlamanın arkasında önemli kararlar alınacak.
Neden mi?
Çünkü revizyonist bir Putin NATO’lu dostlarını biraz zorlayacak saygı değer okurlar. Yazımı başlığına gelince o kadar hızlı bir dönemden geçiyoruz ki gündemde neler olup bitiyor, farkında bile olmuyoruz. Bu yazıyı yazmaya başladığımda Rusya’da IŞİD saldırısı gerçekleşmemişti. Şimdi olaylara ve yaşanılan bu döngüye bir de bu açıdan ele almak gerekecek. Fakat önce İsveç’in NATO’ya katılması ile ister istemez geçmiş tarihe dönüp neler olup bitmiş bakmamız gerekiyor. Karşıma Büyük Kuzey Savaşı çıktı aslında hayli ilgimi de çekti. Geçmişin izleri bir şekilde tarihsel araştırma olarak karşımıza çıkıyor.
***********************************************************************
Tarihler 1618 – 1648 yılları arasında gerçekleşen 30 Yıl Savaşları sırasında İsveç şaşırtıcı bir şekilde Avrupa’nın iç kesimine kadar ilerlemiş tüm Alman birliklerini Fransa sınırına kadar geriye ittirmiştir. İsveç’in bu gücü Rusya’yı huzursuz etmişti. Rusya’nın Çarı olan Deli Petro İsveç’in büyük bir tehdit oluşturduğunu düşünerek Prusya, Danimarka, Norveç ve Lehistan ile bir araya gelerek Kuzey İttifakını oluşturdu. Bu dönemde de aslında karşımıza çıkan dış politik meselelerin temelinde Rusya’nın bölgesel huzursuzluğundan kaynaklanıyor. Tabi ki böyle bir tez başlı başına bir sorun yumağında beraberin de getirecektir. Huzursuz bir Putin asla huzur vermez. Ukrayna savaşının, hemen başlarında, Putin bir anma etkinliğinde şu cümleleri sarf etmiştir saygıdeğer okurlar; Geçmiş tarihte gerçekleşen ‘’Narva’’ Savaşı'na atıfta bulunan Putin, Neden oraya gitti? Bize ait olanı geri almak için. Fakat aldığı şey onlardan alınmış bir şey değildi. Aslında Rusya'nın olanı Rusya’ya geri verdi. Yaptığı tam olarak buydu. dedi. Putin sözlerine, değerlendirecek olursak Rusya'nın olanı geri almak ve ülkeyi güçlendirmek de Putin’e düştü. Ve bu değerlerin varlığımızın temelini oluşturduğu gerçeğinden yola çıkarsak, karşı karşıya olduğumuz sorunları çözmeyi kesinlikle başaracağız, demesi olayın farklı bir açısını bize göstermektedir. Tarih tekerrürden ibarettir sözcüğünü artık kimse umursamamaktadır. Geldiğimiz siyasi konjonktür bize geçmişi uluslararası dinamiği eksik okuduğumuzu bir kez daha yüzümüze vurarak gösteriyor.
Çarlık Rusya’sı SSCB ve Putin Rusya’sı parça parça ele alındığında büyük fotoğrafı net olarak görebilme imkânı göstermektedir. Rus Çarı I. Petro’nun, kendinden ve sonrakilerin uygulaması için, 1725 yılında yazdığı ve 1738 yılında ortaya çıkan gizli vasiyeti genelde bölüm halinde ve kısa parçalar şeklinde incelenmektedir. Günümüzdeki uluslararası siyasetle olan bağlantısı kurulamamaktadır. Bu vasiyet bugüne kadar gerek çarlık gerek Sovyetler ve gerekse Rusya dönemlerinde vazgeçilmeden uygulanmaya devam etti. Hâlbuki vasiyet; Rusların dünya egemenliği, Akdeniz ve Basra Körfezi’ne çıkarak, Hindistan ve Avrupa’yı ele geçirme planlarının anayasasını oluşturmakta. Ve plan bir bütün olarak değerlendirildiğinde geçmişten günümüze kadar yakın çevremizde gerçekleşen olaylara bakma açısından ciddi bir anlam kazanmaktadır. Kazım Karabekir Paşaya göre Rusların büyük hayali, Rus Çarı Petro’nun vasiyetinde yer alan maddelere dayanıyor. Şüphesiz tarihi sürecinde Rusların temel amaç ve hedeflerini iyi bilmemek yanlış değerlendirmelere neden olmuştur.
Petersburg şehrindeki Petro Sarayının mahzenlerinde bulunan bu vasiyetname bir “Dünya Hâkimiyeti” mefkûresinin kâğıda dökülmüş kısa hali mevcuttur. Saygıdeğer okurlar Rusya’nın tarih sahnesine stratejik güç olarak çıkışı 17.YY’ın son çeyreği ile 18.YY’ın ilk Çeyreği arasındaki yıllara rastlamaktadır. Rusya’yı Avrupa’nın aktör güçleri ile aynı denklemler içerisine sokan bu yükselişin baş mimarı ise ‘’Deli Petro” olarak bilinen Çar Petro’dur. Türk tarih literatüründe muhtemelen dönemin liderlerine nazaran sahip olduğu aykırı karakteri ve uygulamalarıyla “Deli Petro” olarak yer alan Büyük Petro, Rusya’nın çarlıktan imparatorluğa geçiş sürecinin mimarlarından biridir. Ve Büyük Kuzey Savaşı’nda kendi özelinde Petro ve Rusya’nın İsveç’e karşı yürüttüğü başarılı mücadele ile anılmaktadır. Baltık Denizi bölgesinin bir “NATO GÜZERGÂHINA” dönüşmesi yeni çarı kızdırabilir. Kemerlerinizi bağlayın soğuk coğrafya biraz karışacak.