Hamam
Kazasker Mustafa Efendi zamanında yaptırılan Maltepe hamamı sonraki asırlarda da işlevini sürdürerek günümüze kadar gelmiştir. Hamam, kadınlar için gönül işlerini dile getirdikleri, gelin seçtikleri, aşk simgelerini okumaya çalıştıkları (saç teli, çiçek türleri, altın tel, meyve çeşitleri) ve bilmece yarışması yaptıkları bir yer olmuş. Evlenecek kızlar çeyiz takımı düzmek, mücevher ve süs eşyalarının özelliklerini öğrenmek için fikir alırlarmış büyüklerinden.
Deri üzeri işlemeli parfüm şişesi
Evinde geçimsizlik olan kadınlar rüya tabirleri ve muskalarla çözüm ararlar, kaynanalarının dedikodularını yaparlarmış. Kocası ölüm döşeğinde olan kadınlar, mirasın bölüşümünde ikinci hatta üçüncü kadınlara pay düşüp düşmeyeceğini öğrenmeye çalışırlar, yaşlı kadınlar ise dini konular ve ot ilaçlarla ilgili sohbeti tercih ederlermiş.
Ben 14 yaşımdayken Hatice Ana’nın yaşı seksenin üzerindeydi. İnce yapılı, uzunca boylu, Cumhuriyet öncesi İstanbul’unda yetişmiş bir hanımdı. O neslin havasından mıdır suyundan mı nedir, bilmiyorum ama gün ışığına çıkmamış sözleri ondan duyardık hep. Şair Eşref ve Neyzen Tevfik’e ait tekerlemeleri çok iyi biliyordu... Bu yapıtların onun üzerinde büyük etki İşlemeli deri su kırbası bıraktığı anlaşılıyordu.
Komşunun genç çocuğuna bir istekte bulunmuş, beş kez olamadığı yanıtını almıştı. Hamama gideceği gün de bahçesindeki çöp çukurunun doldurulmasını söylemiş, döndükten sonra yine olmadığını görünce bize dert yanıyordu: “Azimle s.çan kuburu deler. Bu oğlanda iş yok. Gönülsüz, beceriksiz, hıyarın teki…”
Yaşlı kadın genç evli hanımı hem övüyor hem ona nasihat ediyor: “Çiçekler ağaçların gözü, kuşlar dili derler. Her güzel çiçeğin etrafında kötü otlar biter. İyiliği yalnız iyiler anlar, kötülüğü herkes. Efendi kocana mukayyet ol! Akşam ezanı vakti, kocan gelmeden evinde ol. Gündüz kandilini hazırlamayan, karanlığa razı demektir.”
Kahve, kahvehane
Ortadoğu ve Arabistan’a giden kafileler, dönüşlerinde oralardan aldıkları malları İstanbul’a getirir satarlarmış. O sıcak iklimin insanlarından kızgın kumda yumurta ve kahve pişirmeyi görmüşler, ihtiyaç hâsıl oldukça menzil yolları üzerinde uygulamak suretiyle bu adetleri İstanbul’a kadar taşımışlar. Güzergâh üzerinde bulunan Maltepe, bu adetlerin ilk yerleştiği yerlerden birisi olmuş. Kumda pişirilen kahve âdeti günümüzde Maltepe başta olmak üzere Anadolu yakasındaki bazı ilçelerde halen devam ettirilmektedir.
Kahvehanelerin diğer işlevi
Kahvehaneler, kahvenin içilmesinin yanı sıra tütün sarılıp içilen yer olmuş aynı zamanda. Hatta Kâtip Çelebi kahvehanelerin çoğalması üzerine “halk işten güçten kaldı” demiştir.[i] 1821 Yunan İsyanı, İzmit Körfezi kıyısında oturan Hristiyan halk arasında heyecan yaratmış. İskelelere yanaşan yabancı gemilerin Rum tayfası, kıyı halkını tahrik eder konuşmalar yapınca kahvehanelerdeki konuşmaların bir bölümü de devlete başkaldırı içerikli olmaya başlamış. Müslüman ve Hristiyanlar arasında zaman zaman sürtüşmeler oluyormuş. Maltepe’ye de sıçrayan bu huzursuzluk bazı eski Maltepelilerin kendilerini güvende hissetmemeleri nedeniyle yer değiştirmelerini gerektiriyormuş
[i] Kâtip Çelebi, 1957, s: 61