SON DAKİKA
reklam
reklam

Al hocam muskanı hasta kaykıldı

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 30 Nisan 2024, Salı - 10:52   Okunma Sayısı:

Seçim öncesi

 

Seçmenin gözüne girmek ve oy toplamak için adayların yaptıklarına bugün bakınca ne kadar komik şeyler olduğunu görüyoruz.

*Çorba dağıtmak

*Şarkı türkü söylemek

*Oyun havalarına dahil olmak

*Yavan, espriden ve mizahtan uzak konuşmalar yapmak,

*Proje kısırlığı içinde bol keseden vaatlerde bulunmak,

*Kaynak gösterememek

 

Mahalli idarelerde görev yapmak isteyen insanların ne kadar boş işlerle uğraştıkları ortada. Değer miydi bunlara? Halk uyandı, itibar etmedi. Meşhur sözdür, “Al hocam muskanı hasta kaykıldı” dedi.

    Hiç espri duydunuz mu bu süreçte, mizaha yer verdiler mi? Sonuç zaten aleyhlerine oldu. Oysa şunları yapabilirlerdi:

          **Şehir içi ulaşım ücretlerini indirmeyi dile getirebilirlerdi,

          **Emekliler için araştırma ve fikir üretme merkezleri kurmayı planladıklarını söyleyebilirlerdi

          **Tiyatrolar için geniş salonlar ihdas etmek, bilet ücretlerini düşük tutmak, sanatçıların sigorta ödemelerini ve bazı sosyal imkânlar sağlamasını vaat edebilirlerdi,

          **Her miting sonrası halkı kan bağışına davet edebilirlerdi,

          **Para, çay, oyuncak dağıtmak yerine bir veya birkaç okula laboratuvar malzemeleri bağışı yapabilirlerdi,

          **Her mesleğin içine girmektense (örneğin; taksi şoförlüğü yapmak) büyükşehirlerde 20 yıl süreyle taksi şoförlüğü yapmış, ama hiç kaza yapmamış taksi şoförlerine valilik onaylı berat verilmeli, sürücü kurslarına öğretmen olarak alınmalı ve sigortasını devlet ödemeli diyebilirlerdi,

          **İstanbul’da yaz mevsimlerinde kendini hissettiren barajlarda suyun azalmasına ve susuzluğa çare olabilecek bir yöntem olarak tatlı deniz suyunu tatlı suya çevirebilecek tesis/ler kurulmasını (Öncelikle hastane ve okulların ihtiyacı için) kaynak da göstererek anlatabilirler, halkı ikna edebilirlerdi.

 

Seçimden sonra

 

Seçimden sonra en önemli gün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı idi.  Bir parti klasiğine tanık olduk yine… Maslara ve dakikalık yetkiler çocuklara bırakıldı. Bazı yerlerde bu çocuklar özel seçilmişti. Oysa bu önemli günde makam sahipleri çocukların yerine geçselerdi:

            **Sanayi Bakanı tulum giyip çocuk işçilerin çalıştığı yerlere gitse -hatta gece bile olabilirdi- çalışma şartlarını görseydi, Veya bir madenci ailesiyle oturup çocuklarının sağlık ve okul durumlarını konuşsaydı,

            **Ticaret Bakanı, bir pazar yerine gitse satılamayan ürünlerin akşam saatlerinde çürüğe çıkarılmaktansa çok düşük fiyatla satışa sürüldüğünü görebilseydi, bir limana gidip işçilerin hangi şartlarda nasıl yükleme yaptığını inceleseydi,

            **Diyanet İşleri Başkanı, taciz edilen çocukları kabul etseydi, kimsesiz çocuklar yurdunu gezseydi,

            **Milli Eğitim Bakanı yurdun ücra köşelerinde öğretmenleri dinlese, oralarda törenlere katılsaydı ve yabancı ülkelerden ülkemize gelen öğrencileri de beraberinde götürseydi (Özel uçaklar işte bu amaçla kullanılmalı) 

 

Siyasiler,

 

*Dinler arası diyaloga girmemeli,

*Alevi-Sünni çekişmesi, tarikatlara göz yumulması, kamuya ait paraların harcanmasında özen gösterilmesi mallarının

*Siyasi bir olgu olarak İrticaın (Hilâfet) yükselmesine yol açacak demeçlerden kaçınmalı,

* Özellikle Milli Eğitimde 22 yıl içinde çok Bakan ve çok müfredat değişikliği olmuştur. İktidarda olanlar bunlardan kaçınmalıdır.

 

Belki daha kısa bir anlatımla da dile getirilebilir düşüncesiyle merhum Taha Toros’un arşivinden Aziz Nesin’e ait “Günün Adamının Türküsü” isimli şiirinden bir kıtalık alıntı yaptım:

GÜNÜN ADAMI’NIN TÜRKÜSÜ

 

Nedir bilmem helâl, haram...
Olsun yeter cepte param.
O gün başta her kim varsa
Onunladır benim aram.
Ben bu huyu bırakamam
Giden ağam, gelen paşam.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam